Yeni Yaşam Üslubu oluşturabilmek için farkındalık yaratmak istediğim bilgeliklerden biridir Toltek Bilgeliği.
Bu uygarlık Amerika uygarlıklarından biri olup, Meksika'daki Aztek öncesi üç kültürden biri olarak kabul edilirler (Mayalar, Toltekler, Olmekler). Meksika Kızılderililerinin yaşattıkları, sadece hikayelerde var olan değil, hala günümüzde de çok ilgi gören, bilgelikleri bugün günümüze de ışık tutan, uygulanabilir bir öğreti yoludur.
Toltek bir din ya da felsefe değildir. Yaşama sanatı uygulayıcıları olarak nitelendirilir. Tamamen an’ da kalmayı öğreten, uygulaması kolay görünen 4 anlaşmadan bahseder.
Toltekler bilgi insanı, sanatçı anlamına gelir. Hayatı güzel yaşamayı bilenlerdir.
Aslında dünya, bilim, görüşler artık hep aynı noktada buluşmaya başladı. Geçmişimiz dediğimiz, öğrendiğimiz inanç kalıpları ve alışkanlıklarımız, seçimlerimizi ve geleceğimizi direkt olarak etkiliyor, şekillendiriyor. Tatmin olunmuş bir hayat için, cesaretle, konforumuzu bozarak bundan özgürleşmemiz gerektiği de tek çıkış yolumuz görünüyor.
Bu bilgelikte bize, zihinlerimizin hep geçmişte yaşadığımız yaralarımızla dolu olduğunu, bunlardan dolayı da hepimizin bütün hayatımızın da sevgi ile değil, korku ile koşullandırıldığını söylüyor. İnsan insanı, hayvanı sürekli korku salarak eğitmeye çalışıyor. Bu nesillerden nesillere de böyle aktarılıyor. Çocukken bu öğrendiklerimize dur deme bilincine sahip değildik evet.
Peki ya şimdi?
Artık bilinçli, kendi öz iradesi ile, düşlediği yaşamı, şiddetsizlikle, samimiyetle, kendi bütünlüğüne uyarak, şefkatle, koşulsuz sevgi ile kurgulayacak biri olma gücü kimde?
Bizzat kişinin kendisinde, sadece kendisinde!
Önce bu geçmişteki yer etmiş inanç kalıplarını zihinden kazımadan, onları yok sayarak kurtulamayacağız, ancak onlarla yüzleşip, özgürleşeceğiz.
Nasıl mı?
Affederek; değiştirebileceklerimizi değiştirip, değiştiremeyeceklerimize teslim olup, yaşamla hizalanarak, kızdıklarımızla, kırıldıklarımızla tamamlanarak.
Sonra da tertemiz zihnimize, kalbimize yeni bir yaşam üslubu kurgulayacağız. Bu mutluluk kurgusunun kaynağı da, gücü de sadece senin kalbinde.
Toltek öğretisi de bize bu yolda bilgelik edeceklerden biri işte.
Don Miguel de bu bilgelikle, ‘Dört Anlaşma’dan bahseden bir kitap yazmış.
Dört Anlaşma neden bahseder ? Aslında öz sevgiden.
Yazar, hayatını güzel yaşayan bir aileden geliyor, aslında cerrahlık yapan, daha sonra mesleğini bırakıp bu bilgilerini dünyaya yayabilmek için kitaplar yazan biri.
Onun dört anlaşmasını ben kendi kişisel gerçeklik yorumumla paylaşmak istedim, sizlerin yolculuğuna da ışık tutsun diye.
Ağzımızdan çıkan ve kalbimizde inandığımız sözler her şeyi değiştirebilecek güce sahiptir. Sözün özümüzden gelmesi, söylediğimizle yaşamımızın hizada olması çok önemlidir.
Bu ne demektir?
Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözüne benzer aslında
Düşüncelerinizden geçen, ağzınızdan çıkan sözler gibi yaşayın, verdiğiniz sözleri tutun ve bu sözlerin gücünü keşfedin.
Söylediğimiz sözler, düşüncelerimiz asla evrende kaybolmaz, enerji olarak geri döner ve kendi olasılıklar dünyamızı, yaşamımızdaki insanları, konuştuğumuz kişileri, olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Dolayısı ile kalbimizle kurduğumuz sözlere odaklanmak, kendimize istemediğimiz şeyleri başkasına da sarf etmemek çok önemlidir.
İnsanları yargılamadan konuşabilmek; yetersiz ve başarısız hissettirmeden, başkalarının hayatına karışmadan, akıl vermeden, niyet okumadan, istenmediğinde tavsiyede bulunmadan, utandırmadan söz söyleyerek güçlendirmek gerek ifadelerimizi.
Konuşmalarınızda netlik ve samimiyet olmalı. Neysen o olmak ama her doğruyu da her ortamda, sorulmadan söylememek, usul ve üslup bilmenin erdemi ile yaşamayı benimsemek.
Sözcüklerimizde niyetlerimizde her daim şefkat olmalı. Kendini her daim karşındakinin yerine koyarak, onun koşullarını anlamaya çalışarak, en azından ağzından çıkanı kulağın dinleyerek konuşmak.
Söylenen her sözün aslında sözü söyleyenle ilgisi olduğunu bilmek demektir. Söylenen sözler değil, bizim o sözlere yüklediğimiz kendi anlamlarımız bizi inciten kıran ve kaygılandırandır.
Bu güzel sözler için de böyledir, yüklediğimiz anlam, bizim kendi inanç kalıplarımızdaki karşılığını bulduğunda bir duygu yaratır bedenimizde.
Birisi bize başarısızsın dediği için biz öyle olmayız. Başarısız olduğumuza inanan bir kayıt varsa zihinde, onunla buluşunca anlam sende öfkeye, yetersizlik hissetmeye dönüşür. Bu karşındakinin söylemi ile değil, senin inancına kanıt bulmaktır.
Ya da birisi başarılı dedi diye buna aşırı seviniyorsak ve sadece teşekkür edip geçemiyorsak burada da kabul görme arzumuzun derinine, gücüne, bizi ne kadar etkisi altına aldığına bakmak gerekir.
Her şeyi üzerimize alınıp, üzerine bir hikaye yazmak, farklı anlamlar yüklemek, yorumlamak, kendimizi gerçekten ne kadar tanıyıp, inandığımız şeylerin bizdeki gücünü bilmekle, kendimizi ne kadar sevdiğimizle ilgilidir.
Biz yaratılmış varlıklar olarak yeterince eşsiziz, başkalarının onayına ihtiyaç duymamalı, sözcüklere gereğinden fazla anlam yüklememeliyiz. Söylenen şeyler belki de seninle hiç ilgili olmayabilir. Ama bundan etkilensen bile hemen bu farkındalıkla kişiselleştirmeden, durumdan çıkabilmek önemlidir. Belki de hiçbir şey seninle ilgili değildir de sen kendi yarattığın hikayelerinde öyle düşünüyorsundur.
İnsanların düşünceleri ile davranışları ile ilgili niyet okumadan, yargıya gitmeden açık ve samimi iletişim kurmalı. Varsayımda bulunursanız, hemen düşünceler devreye girer, beynimizdeki ses yani zihnimiz sürekli olanla değil olmasını istedikleri ya da istemedikleri hakkında yorumlar yapar.
Bu da insanı gerçekte olanı görmekten uzaklaştırır ve hikayeler, dramalar yaratmaya iter. An ‘da kalamazsan, ya geçmiş keşkelerine ya da gelecek endişelerine kapılır gidersin ve sonuçta bu durum hayatı gerçekliğinde yaşamayı kaçırmana sebep olur. Bu şekilde de karşıdaki kişinin hiç haberi bile olmadan ona kızar, öfkelenir, küser, ya da gereğinden fazla anlamlar yükleriz. Karşındakinin haberi bile olmaz. Bu yüzden;
Aslında yukarıdaki 3 kuralı istikrarla sabırla uygulamakla bu 4.maddeyi gerçekleştirmiş oluyorsun. Bunu sürekli pratik haline getirdiğinde bir gün otomatik böyle yaşayan olacaksın.
Hayat bir yolculuk ve biz deneyimler yaşamaya geldiysek buraya, her şeyi sonsuz olasılıklar arasından sürekli deneyebiliriz. Seçim hakkı bizlerde.
Kısacası tatmin olmuş bir yaşam için; olanı biteni önce olduğu haliyle görmeyi deneyerek, gücümüzün yettiği yere kadar çalışarak, gücümüzün yetmediğine de teslimiyetle yaklaşmak temel şartı ile, sınırlarını bilerek, koşulsuz severek, önce kendimize, sonra doğada bize sunulmuş her ne varsa hepsine şefkat gösterip, bütün yolculuğumuzu tutkuyla, haz duyarak yaşamak için geldiysek buraya, kalbimize, sezgilerimize, iyi niyetlerimize kulak vermeyi, teslimiyette kalmayı da sakın unutmayalım.
Eski anlaşmalarından, eski yaşam üslubundan özgürleşmiş olarak, kendinle yapacağın bu yeni anlaşma ile, düşlerinin gerçeğin olmasına doğru belirle yol haritanı ve aksiyona geç.
Sağlıcakla…
Aynur Görmüş
Kaynak : Don Miguel Ruiz’in kitabı olan, Dört Anlaşma + 5.Anlaşma,