Pele'nin İmzası, Orhan Kemal'in Pası

Melih Yıldız derKi

Pele’nin İmzası,

Orhan Kemal’in Pası

 

          Yolunuz İstanbul Oyuncak Müzesi’ne düştüğünde, -eğer spora da meraklıysanız- ikinci katta bulunan ‘’Spor Vitrini’’ mutlaka ilginizi çeker. Bu vitrinde; basketbol, futbol, bilardo, araba yarışları, bowling gibi dünya üzerinde ilgiyle izlenen spor dallarının oyuncakları ile karşılaşırsınız. Ama bu oyuncakların içinde üzerinde ‘‘Pele’’ imzası bulunan gerçek bir topa da denk gelirsiniz.

 

Çoğu ender bulunan ve birçok ilginç hikâyeye sahip olan oyuncakların içinde bu topun da ne işi var demeyin! Oyuncaklar gibi topun da çok ilginç hikâyesi var. Bu hikâyeye ulaşmak için; Oyuncak Müzesi’nin kurucusu, Şair-Yazar Sunay Akın’la birlikte bilginin ışığına doğru yola çıkıyoruz.

 

1958 yılına gelindiğinde futbolseverlerin kalbi, dünya futbol şampiyonasının düzenlendiği İsveç’te atmaktadır. Ama kalbi atan sadece futbolseverler değildir! Türkiye’den, İsveç’e giden genç bir muhabirin de kalbi heyecandan yerinden fırlayacak gibidir. Çünkü genç muhabir, hukuk okumasına rağmen gazeteciliğe gönül vermiş ve çok sevdiği mesleğini yapabilmek için de hayallerinin peşine takılarak ülkesinden çok uzaklara gitmiştir. Hem de birçok futbolseverin tanıklık etmek isteyeceği dünya futbol şampiyonasında görev alarak…

 

Şampiyonanın yapılacağı günler de birçok basın mensubu, yıldız futbolcularla röportaj yapabilmek ve birkaç kare fotoğraf çekebilmek için birbirleri ile yarışmaktadır. Genç muhabirden de -tecrübeli olmadığından- adı duyulmamış, henüz on yedi yaşında olmasına rağmen Brezilya Milli Takımı kampında bulunan futbolcu ile röportaj yapması istenir. Tabii genç muhabirin morali hayli bozulmuştur. Çünkü onun hayal ettiği bu değildir! O, yakından görebilmeyi çok istediği futbolcular ile röportaj yapmak istemektedir. Ama hayallerine giden yolun kapısını açacak olan anahtarın bu röportaj olduğunu bilmektedir.

 

Genç muhabir, kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getirebilmek için Brezilya Milli Takımı kampının yolunu tutar. Kampta, kendisi gibi heyecanlı olan ve röportajda neler söyleyebileceğini günler öncesinden düşünmüş olan on yedi yaşındaki siyahi oyuncu elinde topu ile onu karşılar. Bu oyuncun adı: Edson Arentes do Nascimento’dur. Röportaj, beklenilen aksine çok heyecan verici ve dolu dolu geçer. Muhabir, bu futbolcu çocuktan ve verdiği cevaplardan çok etkilenir. Çocuk ise röportajın sonunda elinde taşıdığı siyah beyaz topu,  ‘’PELE’’ adıyla imzalayarak genç muhabire hediye eder. Artık tüm şampiyona boyunca muhabirin gözü, röportaj yapıp etkilendiği bu çocuğun üzerindedir.

 

 

Pele, şampiyona boyunca kendisinden beklenenin üzerinde bir performans sergiler. Pele gibi üst düzey performans gösteren abileri, Pele’nin de unutulmaz katkısıyla ülkelerinin takımı Brezilya’yı finale kadar taşır. Finalde ise rakip, şampiyonaya ev sahipliği yapan İsveç’tir. Seyirci gücünü de hesaba katarsak Brezilya’yı zor bir maç beklemektedir. Yani o yıllarda favori olarak gösterilen takım, İsveç’tir. Ama İsveçli taraftarların ve futbol otoritelerinin unuttuğu bir isim vardır: PELE!

 

Final karşılaşmasının başladığı andan itibaren bu siyahi çocuk sahada fırtınalar estirmektedir. Maçı izleyen herkes, onun performansına hayran kalır ve tribündeki birçok kişi de onun ileride büyük bir futbolcu olacağı konusunda görüş birliğine varır. O da tribünde kendisine hayranlık duyan futbolseverleri mahcup etmez ve finalde attığı gollerle dünya kupasını ülkesi Brezilya’ya taşır. Böylece Pele, altı gol bulduğu dünya kupasının sona ermesiyle birlikte herkesin beğenisini kazanan şöhretli bir futbolcu olur. Hem de daha on sekiz yaşında bile değilken… 

         

 

Takvimler 1962 yılına gelindiğinde, dünya kupası bu kez Şili’de düzenlenir. Bu dünya kupasında herkesin gözü yirmi bir yaşında ki yıldız Pele’nin üzerindedir. Ve herkes, ondan Brezilya adına çok şey bekler… Muhabirler ise daha önce düzenlenen dünya kupasının aksine onunla röportaj yapabilmek için birbirleriyle yarışır. Tabii ki bir muhabir hariç! Pele ile röportaj yapmak için sırada beklemeyen bu muhabir; 1958 yılında, Pele, şöhretli bir oyuncu değilken, onunla ilk röportajını yapan Halit Kıvanç’tır. Pele, Halit Kıvanç’ı unutamaz ve bu dünya kupasında ona yakınlık göstererek onu onore eder. Halit Kıvanç ise Pele’nin bu dostluğuna karşı ilgisiz kalmaz ve onun ile yaşadığı bu tarihi anıyı ölümsüzleştirmek ve hayallerinin peşine giden çocuklara ışık olmak için Pele’den aldığı imzalı topu İstanbul Oyuncak Müzesi’ne armağan eder.

 

          Basın tarihimizin efsanevi ismi Halit Kıvanç, futbol sahalarında karşımıza sadece muhabir ve spiker olarak çıkmaz. Onu, Babıali’nin kıran kırana geçen iddialı maçlarında da hakem olarak görürüz. 

 

 

Cumhuriyet, Vatan, Yeni Sabah, Tercüman gibi gazetelerin çalışanlarından ve yazarlarından oluşan takımlar birbirleriyle karşılaşır; Halit Kıvanç ise bu takımlar arasında oynanan maçların aranan hakemidir. Vatan gazetesinin Cumhuriyet’i 4-1 yendiği; Tercüman’ın, Yeni Sabah’ı 3-1 yendiği bu maçlarda kimler oynamamıştı kimler! Doğan Uluç, Ertuğrul Yeşiltepe, Nezih Demirkanat, Ahmet Çitilci, Yılmaz Özgen ve niceleri…

 

Ama Halit Kıvanç’ın hakem olduğu ve unutmadığı bir maç daha vardır. Edebiyatçılar ve Artistlerin maçı… Bu maçta, sahada; edebiyattan, tiyatroya, sinemadan, resme kadar birçok ünlü isim yer alır. Edebiyatçıların kaptanlığı Orhan Kemal, Artistlerin kaptanlığını ise Haldun Taner yapar. Bu maçı Halit Kıvanç nasıl unutabilir ki? Bırakın bu maçta hakemlik yapmasını, belki de yıllarca spikerlik yaptığı maçlarda böyle bir kadroyu hiçbir zaman saymamıştı. 

 

         

          Artistlerin takımının çoğunluğunu, Haldun Taner tarafından yazılan ‘‘Keşanlı Ali’’ oyununda rol alan, halk tarafından çok sevilen oyuncular oluşturur. Karşılaşmanın başlama vuruşunu Gülriz Sururi yapmış, sonrasında da Orhan Kemal ve Ülkü Tamer’in paslaşmasıyla Edebiyatçılar atağa kalkmıştı. Karşılaşma karşılıklı ataklarla, kıran kırana geçer. Ama Halit Kıvanç, ‘’GOOL diye diye’’ adlı kitabında; iki takım arasında dengenin olmadığını, bu yüzden karşılaşmaya renk gelsin diye her iki tarafı da tuttuğunu yıllar sonra itiraf eder.  Ama buna rağmen karşılaşmayı Edebiyatçılar 5-3 kazanır ve gollerin çoğunu da ofsayttan bile olsa Karikatürist Bedri Koraman atar.

 

           Böylece Edebiyatçılar kaptanları Orhan Kemal’i omuzlara alıp, galibiyet turu atarken; bizde Halit Kıvanç’ı sadece spiker olarak değil, hakem olarak da yeşil sahalarda görürüz. Hem de Türkiye aydınlanma tarihinin en önemli ve unutulmaz maçında… 

 

Melih Yıldız

product

product

product

product

product

product

product

product

product

product

product

product

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...