Bu şehri sevmeyecek insan tanımıyorum: Altın Şehir Prag!
Prag için birçok sıfat ve emin olun bu sıfatların hepsini fazlasıyla hak ediyor. Kendisi dünyanın en güzel şehirlerinden biridir.
Prag’a gittiğimde etraftaki ağaçlar çiçek açmaya başlıyordu. Parklar bahçeler yemyeşil… Zaten büyülü bir havası olan şehir resmen peri masalı gibi olmuştu. Aynı zamanda Paskalya dönemine denk geldiğim için çiçekler her köşede asılı duruyor ve el yapımı oyuncaklar, lezzetli tatlılar baş döndürüyordu.
Prag’ın yani Çek başkentinin iki yüzü var aslında. Bir yanda, moda dükkanları olan caddelere sahipken, öte yandan, 1900’lü yıllara ait gibi duran sokakları bulmak zor değil. Prag’ın merkezi dört çeyrek bölünmüş. Şehrin merkezinden akan Vltava Nehri’nin sağ kıyısında, Eski Kent ve Yeni Kent olmak üzere iki blok yer almakta. Nehrin sol kıyısı da ikiye bölünüyor. Ünlü Charles Köprüsü (Karlův Most) şehrin iki bölgesini birbirine bağlıyor.
Charles Köprüsü demişken, bu ünlü köprü Prag’ın en ünlü cazibe merkezlerinden biri. Eskiden, köprü kentin girişiymiş, ancak günümüzde kentteki tüm tarihi yerleri birbirine bağlama görevini almış. Köprü boyunca 30’a yakın taş heykel göreceksiniz. Ünlü ve etkili insanlar tarafından şehre bağışlanmışlar. Köprü o kadar kalabalık ki fotoğraf çekmek için haftaiçi sabah saatlerini tercih etmelisiniz. Ancak her yerde olduğu gibi müzisyenler ve satıcılar buraya ayrı bir renk katmış. Hava kararınca köprüden bir kez daha geçmelisiniz. Şehrin, gece bir başka güzel olduğunu göreceksiniz.
Prag’da gezilecek yerlerin başında Old Town Meydanı geliyor. UNESCO tarafında dünya kültür mirası listesine alınan bu meydanda yürüyüş turlarına katılabilir veya haritanız sayesinde etraftaki binaların tarihlerini okuyabilirsiniz. Tam bu okumalarınızı yaparken en az Karl Köprüsü kadar önemli bir geçmişe sahip olan Astronomik Saat Kulesi ile karşılaşacaksınız.En önemli özelliği dünya üzerinde hala çalışmakta olan eski saat olmasıdır. Oldukça ilginç bir hikayeye sahip bu saat ayrıca her saat başı tekrarlayan hareketi ile turistlerin görmeden geçmedikleri bir eser ancaki şuanda tadilatta ve sanırım birkaç yıl dışarıdan bile görünemeyecek.
Prag fotoğraflarında gördüğünüz yüksek bir tepeden şehre bakan heybetli bir katedral ve onu çevreleyen duvarlar tam olarak Prag Kalesi! Kale içine kurulmuş bir yaşam alanı, daha sonradan etrafı çevrilerek kale denmiş bir yerleşim yeri aslında. Prag Kalesi’ne gittiğiniz zaman aynı zamanda St.Vitus Katedrali, St. George Bazilikası, Altın Yol, Powder Kulesi, Rosenberg Sarayı ve kale ile ilgili birkaç müzeyi de görme şansına sahip oluyorsunuz. Her birinin giriş ücreti ayrı, istediklerinizi seçebilirsiniz.
Prag Kalesi tarihi 9.yy’a kadar uzanıyor. Bohemya krallarına ve ailelerine ev sahipliği yapan kale, cumhuriyetin kurulmasının ardından da devlet başkanlarının yerleşim yeri konumuna gelmiş.
Altın Yol (Golden Lane) denen, bir zamanlar kaleyi savunmakla görevli olan askerlerin, hizmetlilerin yaşadığı minik sokaktaki 22 No’lu evde 1916-1917 yılları arasında Franz Kafka yaşamış.
Kaleden dönüp Charles Köprüsü’nü geçtikten sonra Lennon Wall’a gidebilirsiniz. John Lennon’ın Prag’ı hiç ziyaret etmeyip, adına şehirde bir duvar bulunması kulağa biraz garip gelebilir. Çekya’nın bir zamanlar Çekoslovakya’nın bir parçası olduğunu ve komünist rejim ile yöneltildiğini hatırlarsak Lennon’dan daha çok onun simgelediği yaşam tarzını, düşünce yapısını yücelten bir duvar olarak ortaya çıkmış. 1980 yılında Lennon’ın öldürülmesinin ardından, Beattles’ın şarkı sözlerinin yazılması ile renklenen duvar, bugün ikonik yerlerden biri haline gelmiş. Dönemin polisleri, duvarı ne kadar temizlemeye çalışsalar da bu konuda başarılı olamamışlar. İyi de olamamışlar!
Lennon Wall’dan çok uzaklaşmadan Kafka Müzesi’ni gezebilirsiniz. Müzenin yanında Gingerbreadman satan küçük dükkana kayıtsız kalamayacaksınız ancak öğlen yediğiniz tatlıları da bir daha düşünmenizi öneririm. Müzenin tam karşısında Prag’ın en dar sokağı Najuvezsza Praska Uliczka’ya göreceksiniz.Kafka Müzesi’nden hediyelikler almayı ihmal etmeyin!
Müze dönüşü görebileceğiniz bir yer daha var,Kampa Adası.Tam ada olduğunu fark etmek çok zor çünkü nehre sıkışıp kalmış gibi duruyor Kampa.Vltava Nehri’nin batı yakasında incecik bir kanalla ile ayrılmış bir alan olan Kampa’da yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri, güzel havalarda nehir kenarının tadını çıkarmak. Hemen yakınlardaki Kampa Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Kampa Müzesi, 20.yy’da Orta Avrupa’da ortaya çıkan eserleri sergileyen bir modern sanat müzesi. Eski Doğu Bloğu ülkelerinden birini de ziyaret ettiğinizi unutmayın, Prag müzelerinde bu döneme ait birçok eser bulacaksınız.
Son bölge ise Stare Mesto Doğu yakasında bulunuyor.Bu bölgedeki Vaclavske Meydanı, tarih boyunca Prag’ın hareketli noktalarından biri olmuş.. Öyle ki 1948 yılında komünizme destek naraları da bu meydanda atılmış, 1989’da komünizme son vermek için ortaya çıkan Kadife Devrim destekçileri de bu meydanda toplanmış. Meydanı takip eden yol boyunca göreceğiniz oteller, banka binaları çoğunlukla İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra inşa edilmiş. Savaş demişken, malum Prag’ın tarihi de pek hareketli. Detaylı bilgi isteyenler meydandaki Soğuk Savaş Müzesi’ne uğrayabilirler. Prag’da KGB Müzesi, Komünizm Müzesi, Soğuk Savaş Müzesi gibi farklı müzeler mevcut.
Jewish Quarter ise gezdiğim son duraktı ama en çok etkileyici olanıydı diyebilirim.Prag’ın iyi korunmuş tarihi Yahudi Mahallesi olan Josefov görsel/mimari açıdan gerçekten çok güzel. Avrupa’nın en eski aktif sinagogu olan Old New Synagogue, Pinkas Synagogue, binlerce kişinin yattığı ve yer olmadığı için mezarların üst üste şekilde yer aldığı Eski Yahudi Mezarlığı ve mimarisine hayran kalacağınız El Hamra dublörü İspanyol Sinagogu bu bölgede mutlaka görmeniz gereken yerler. Vaktiniz az ise bu sinagoglar arasından direkt İspanyol Sinagogu’na yönelin ve içini de görmeyi ihmal etmeyin.Kapıda kuyruk görebilirsiniz gözünüz asla korkmasın!
Ne yesek?
Cafe Slavia : Vltava nehri kıyısında, kaleyi gören bir konumda olan bu kafede Nazım Hikmet’İn fotoğrafı yare alıyor.Ünlü şairimiz,2 sene yaşadığı Prag’da aen çok bu kafeyi ziyaret edermiş.Tatlıları,biraları ve lezzetli et yemekleri şahane, asla kaçırmayın! Nehri gören masalardan birine oturun ve içinizden bir Nazım şiiri okuyun..
Trdelnik : Genellikle göz ateşinde pişirilen, tarçınlı ve üstü şekerle kaplı ünlü hamur tatlısı.İçine de Nutella sürdüklerinde lezzeti ikiye katlanıyor.
Lokal,Prag’ın esnaf lokantası.Ben iki kez gittim her seferinde de çok lezzetli biralarının,ev yapımı sosislerin tadına baktım.Hardal sosları bir sanat eseri olabilir.
Otelime çok yakın yerde Prag’ın en güzel kahvesini Ema Espresso Bar’da içtim.Keşke ilk geldiğim gün keşfetseydim:(
Küçük ipuçları;