Bir kağıt ve bir kalemle var olduğum günden beri öğretilen bir dilin engebeli yollarında yürüyorum. Kimi zaman her harfiyle dost olduğum kimi zaman da bütün harfleri kullanılarak yazılan bir cümleyi anlayamadığım bir dil bu. Nefes aldığım ilk andan tam otuz üç yıl sonra insan olmanın en güzel halinin konuşmak ve yazmak olduğuna inanan ben, bir kağıda parlak renkte mürekkep izi bırakarak kelimeler yazıyorum.
Bir insanı benzetecek yeryüzü güzelliklerinden bahsetmek istiyorum. Öyle kelimelerle anlatmalıyım ki, yüzyıl sonra okuyanlar “işte bu bizim dilimizdeki insan tanımının eşiti” desinler…
Aydınlığından beslendiğim bir kağıda ilk harfi yazıyorum.
Bir insanı, göğe benzetiyorum. Hani o tüm karmaşayı ve aynı zamanda taşıdığı tüm güzelliği saran, sarmalayan göğe. Var oluşsal çizgilerinin yüz ölçümünde bir tutam mavilik alsam baştan aşağı mavileneceğim o sonsuza benzetiyorum ki, bir nefeslik hayatta eş değeri olan başka bir şey bulunamasın.
Bir köşede kendi koşuşturmasında akan zamana takılıyor gözlerim. Bir akreple yelkovanın hikayesinde, o sonsuz gökten alıp zamanın sonsuzluğuna yazıyorum bir insanı. Sonra bir gülümseme yerleşiyor dudaklarımın çukuruna. Sebebi; yenilenen gün oluyor. Bir insan zaman var oldukça doğan güneşle doluverir ruhuma diye düşünüyorum. Ne muazzam bir yenileniş! Yeniden başlarım hayata, tam burada-otuz üç yaşımı sığdırdığım bedende- yeniden adımlarım bildik yolları. Bu kez ustaca ama…
Bir insanı, şiire benzetiyorum. “İşte, yolun yürünmesi en zor yerine geldim” diyorum kendime. Öğrendiğim kelimelerin bir duyguyu anlatmaya yetmemesinden korkuyorum. Ufacık bir cesaret gelip yerleşse yüreğime biliyorum, bir bir dökülecek topladığım his yükleri…
Derin bir nefes alıp omzuma dokunuyorum ve başımın öne eğilişiyle onaylıyorum kendimi.
Sonra ;
“ Hangi dilde yazılırsa yazılsın, sana söylenilecek cümlelerin hepsi bir insana varır.
Biliyorum, senin yaradılışınla çiçeklendi dünya.
Bahar mevsimi işte o gün, nefesinin havaya karışmasıyla eklendi dört mevsime.
Seni kime sorsan eşitine insan yazar, biliyorum.
Çünkü; bundan daha emin olduğum bir bilgi yok aklımda…”
Kelimeleri dökülüyor kalemden. Mürekkep başta olmak üzere ilerleyen zaman, aydınlığını korumaya çalışan kağıt, gözlerim ve aklımda şaşırıyor elbette. Bunları yazan ben miyim?
Bir insanı, genç bir elin tellere dokunmasıyla yeryüzüne yayılan sesin sıcaklığında yakaladığım türküye benzetiyorum. Kirpiğiyle, kaşıyla, sözlerin büyüsüyle “İşte insan” diyorum. Daha ne olsun!
Renk renk yayılıyor ruhuma hayat. Bildiğim en iyi yolu, en kolay şekilde adımlamanın huzuruna varıyorum. Bir insanı, bildiğim bir dilin eşsiz anlamıyla anlattım ya, “Aferin” diyorum kendime. “Başka türlüsü güç. Bir insana, kendini ancak yazdığın cümlelerle ve onlara yüklediğin sesle anlatabilirsin.”
Son bir cümle takılıyor kalemime, hızla tamamlanmak istiyor:
“İyi ki varsın” yazıyorum. Yalnız bu cümle, baştan sona büyük harflerle…
1987 yılında Bolu’da doğdu. Dokuz Eylül üniversitesi Yerel Yönetimler ve Anadolu üniversitesi Kamu Yönetimi, Adalet bölümü mezunudur. Amas...
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...