-Ne yapsam mutlu olamıyorum artık. Aylardır gökyüzünün mavisini göremiyorum. Bu gri hava sonunda beni de çekti içine sanırım. Yorgun başladığım günler geçmek bilmiyor artık. Her gün dünün tekrarı yarının provası...Gün nerede başlıyor nerede bitiyor belli değil. Gri bütün şehrin rengi olmakla kalmadı ruhlarımıza kadar sirayet etti. Nasıl çıkıcaz bu kısır döngüden, o eski günlerimiz gerçekten bir hayal olarak mı kalacak?
-Alya daha geçen gün konuştuk kuzum bunları ama toparlan artık, lütfen. Bir tek sen değilsin bak koca şehir seninle aynı kaderi paylaşıyor. Ben bile. (Gülümser)
-Ama sen üstesinden gelebiliyorsun her şeyin. Gülümseyecek ya da mutlu olacak bir şey muhakkak buluyorsun. Nasıl yapıyorsun onu da anlamıyorum ya.
-Ahahahaha buraların delisi benim haberin yok mu senin? Şaka bir yana inan bazen ben de kendime şaşıyorum ama zorluklarla mücadele edip başa çıkamadığım yerde yani beni aşan bölüm geldiğinde canavara teslim oluyorum. Biraz da o uğraşsın benle. Bazen yenilmiş görünmek, yok saymakta bir savaştır aslında. Sen kanlı savaşları seviyorsun ben pasif. Napalım yani aylardır griyse gökyüzü ve hiç umut yoksa maviye dair. Göğe bakma duraklarına eskisi gibi rağbet yoksa napalım?
-Ayy sen yapma bir şey zaten, mavide olsa mutlusun gride...Sinir bozucu şey seni.
-Herkesin dünyası kendi çatısı altında dönüyor kuzum. O çatının altında gökkuşağı çıkarmakta senin elinde fırtınalar çıkarmakta. Ben renklerime, hayallerime, umutlarıma sıkı sıkı tutundum. Senin gibi salıvermedim hepsini nemrut griye. Güne senin gibi söylenerek değil fıkır fıkır şarkılarla başlıyorum mesela. Gerisi zaten çorap söküğü. Ruhunu beslemezsen mutlu olamazsın Alya.
Sen resim yapmayı çok severdin. Ne zamandır resim yapmıyorsun artık, onu bile bıraktın.
-Evet bıraktım. Rengarenk dünyadan kafamı kaldırıp pencereden baktığım da gördüğüm manzara her seferinde bir renk daha aldı götürdü benden. Derken derken bir gün bi baktım ki tuvalde griden başka renk yok. İşte orada bıraktım, biliyorsun.
-İyi halt ettin. Kaç kere anlattım. Mutluluk insanın içinde diye. Mutluluğu nereye saklayalım demişler. Bir tanesi insanın içine demiş. Oraya bakmak akıllarına gelmez demiş. Çokta doğru demiş. Biz her şeyi dışarda arayan canlılarız. Sevgiyi, mutluluğu, başarıyı, umudu, geleceği, inancı hep kendimizden en uzak yerde ararız. Halbuki nefes kadar yakınımızda hepsi de bilmeyiz. Kendimize güvenmez, kendimizi sevmeyiz bir tek.
-Çok doğru söylüyorsun Nünü. Sanırım benim hayata karşı en büyük kırılganlığım orada başlıyor. Hep başkalarından güç almaya alışmışım baksana gökyüzüyle bile kavgalıyım. Mavisini esirgediği için benden. İnsandan, doğadan kendim dışında ne varsa her şeyden beslenmeye o kadar alışmışım ki içerde ne var ne yok hiç bilmiyorum. Hiç dönüp de karıştırmamışım ruhumun odalarını hepsine birer kilit vurmuşum. Ama seni sana kitap gibi anlatırım. Sen bile şaşırırsın. (Gülümser)
-Bazıları öyledir işte...Vardır ama yoktur gibi de. Sayfa sayfa bizi yazacağına ömür defterine kendini yazsaydın bu kadar mutsuz olmazdın. Bir gün yaslandığımız her şeyin yıkılma ihtimali var. Ne demişler, " Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür." Öyle kuş ölünce uçuşu falan kalmıyor hatırında öldüğü o ana kitlenip kalıyorsun sadece. Bir ömürde çıkmıyor içinden. Bizler her zaman yanında olacağız elbet, şartlar elverdiği sürece lakin artık kendi köklerine yürütmelisin yüreğinin suyunu. Kendi dallarını çiçeklendirmelisin bırak komşunun bağını, bahçesini...
-Söylemesi ne kolay değil mi senin için. Bütün bu söylediklerini yapabilecek gücü bulsam bir saniye durmam zaten. Mucize gerek bana...
-Mucizemi istiyorsun? Peki o zaman gel benimle.
-Nereye?
-Gel benimle söylenme mızmız (Gülümser)
(Evden çıkıp çatıya doğru uzanan merdivenleri çıkmaya başlarlar.)
-Hayırdır elele atlayacağız herhalde uçarsak da mucize olacak desene. Hahahaha
-Çok komiksin.
(Çatıya çıkan minik merdivenden çıkıp çatının kapağını açar Nünü)
-Ver elini ver. Gel bak burada ne var.
(Alya büyük bir heyecanla elini uzatır ve adımını atar atmaz çığlığı basar)
-İnanmıyorum bu nasıl olur Nünü (Yüzünde koca bir tebessümle)
-Yaa Alya Hanım ne dedim ben sana insan bir tek dönüp içine bakmaz. Masmavi bir çatının altında yaşayıp aylardır baktığın pencereden gördüğün griye hayıflanıyorsun. Mutluluk hem tependen sırıtıyor hem içinden kahkahalar atıyor. Gör ve duy artık olur mu?
Benden bu kadar. (Gülümser ve kocaman sarılır Alya’ya)