Oysa kar yağışını anlatacaktım. Karın sessizliğini söylemişlerdir size, döne döne düşüşündeki o görünür havayı zaten siz de görmüşsünüzdür. Kimi zaman düşmez de uçuşurlar. Kar taneleri yerden göğe doğru iri iri yağıyor gibi olur, görmediyseniz de duymuşsunuzdur. Ama ben karın yağışını anlatmayacağım.
Elim sözcüklere varmayacak çünkü.
Hani küsmüştüm harflere nicedir. Bir inceliği söylemiyorlardı. Esniyor, sünüyor, bükülüyor, uzuyor ya da kısalıyorlardı sözcükler.
Oysa benimkiler kırılıyordu. Çatırdayarak, yarılarak kırılıyorlardı üstelik, bir buz gibi. Yanardağ gibi. Kırılınca da harflerimin tozu görünür oluyordu, elif bir yana alfa bir yana…
Kışı bir öyküyle de anlatabilirdim. “İkindi vakitleri büyüyen gölgeleri söylüyordu bir derviş.” ( Sahi sen de fark etmiş miydin büyümek ve büyülenmek arasındaki sözsel sihri?) (Size sen demek içimden geldi bağışla.) Nasıl başlamıştım? İkindi vakitleri büyüleyen gölgeleri seyrediyordu bir derviş. Küfelikler meyhanede bir taş gibi uyuyarlardı başsız ve de buğsuz. Dilenciler sokak başlarında. Bir yel yalpalayarak kuru dallardan geçiyor, bir yel de dilencilerin yırtık yakalarına asılmış, oradan gitmek bilmiyordu. Derviş, kararan bulutlara kaldırdı başını, yedi kat gök…” Ama anlatmayacağım. Çünkü bu yazının konusu kış değil.
Yazmayacaktım. Size onu anlatacağım. Hangi sözcük düzeltir ki dünyayı? Her hikâye sonunda unutulur. Hem insan dediğin ne ki?
Karlı şiirler de bulabilirdim. “Tozar Elif Elif diye”. (Karın beyazlığıyla kara sesinin siyahlığını sen de fark ettin mi? Ve tabii kara kış.) İşte, diyecektim işte burada sözcüklerin bıraktığı iz. Üstüne kar düşmedi daha. Pencerelerin denizliklerine, çocukların kuşlar için bıraktığı bulguru, görmüş gibi olacaktım, kışı anlatsaydım. Ve gelip boğazımıza duran yoksulluğu da anlatırdım belki. Ama kışı anlatmayacağım. Unuttun mu bu yazının konusu kış değil?
Bir daha yazmayacaktım ben. Hangi şiir iyiliği görünür kılar? Kaç kitabın kahramanı sayfaların dışına çıkar? Hem çıksa ne olur?
Ama gördün işte, kırık cümleler kurdum yeniden. ( Sen de fark ettin mi kırmak ile kurmak arasındaki yakınlığı?)
Sedat Delioğlu
1979 yılında Tokat’ta doğdu. İnönü üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. Küskün, Göç çağı adlı öykü kitaplarının yanında üçüncü çoğul ad...
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...