Aslında özünde kendini bilmek, önce ben bugüne kadar kimdim sorusunu kendine sorabilmekle başlıyor.
Kendini tanıma yolculuğunda, sorgulamamızı, farkındalığımızı adım adım derinleştirerek ve keşfettiklerimizle de tamam olarak;
Önce ben “kim oldum”, neye inandım, inandırıldım ve sorgulamadım, koşulsuz kabul ettim, nasıl seçimler yaptım, seçimlerimi yaparken neyi referans aldım, bunlara kimler etki etti, hangi vazgeçilmez değerlerim var, başardıklarıma ve başarısızlıklarıma nasıl bakıyorum, üzerime giyindiğim sıfatlarım ve rollerim nedir benim, yaşadıklarımdan tatmin miyim, suçluyor muyum başkalarını, şikayetlerim, keşkelerim mi çoğunlukta yoksa şükürlerim mi, deneyimlerimle tamam olabiliyor muyum ve en önemlisi hayattaki düşlerim ne benim, ne kadarını gerçekleştirdim bugüne kadar ve hala üzerine ne kadar yenilerini ekliyorum?
Ben kendime ne kadar samimiyim, bütünsel sağlığıma ne kadar özen gösteriyorum, zaman yönetimim nasıl, ilişkilerime ne kadar emek verenim, genelde hep haklılığıma mı tutunurum, eleştiriye tahamülüm var mı, rol modelim kim benim, en büyük hayal kırıklığım ne oldu ve neler yaşadım o zamanlarda, en büyük heyecanım, sevincim ne benim, en çok kime öfkeliyim, en büyük hatam neydi benim ya da en büyük başarım ne, her güne nasıl uyanırım, umutlu biri miyim, hobilerim nedir benim, yaşamın anlamını ne görüyorum, ideal dünya nedir diye sorulunca ne cevap veririm?
Ve bir gün yolculuğun sonunda, kendimle tamamlanırken ne demek isterdim? Kısacası “yaşadım bu hayatı” diyebilmenin tanımı benim için ne olurdu?
Sonrasında da şuana kadar ki sen’le ilgili verdiğin cevaplara; peki aslında ben kim olmak istiyorum, bütün bu saydıklarımın toplamından çıkanlarla yaşamımdan tatmin olmuş muyum, bundan sonra nasıl bir hayat düşlüyorum”u ekleyebilir misin?
Bütün bunların cevabı ile aslında geçmişinde yaşadıklarının bugününü, seçimlerini nasıl etkilediğini anlamak var. Yaşadığımız şu ana kadar ki deneyimlerimizi yani geçmiş hatıralarımızla ve bugünümüzle birleştirerek ne gibi anlamlar bulabileceğimize de bakabiliriz.
Kendini tanımaya başlamak demek geçmişimizle, hayatımızda iyi-kötü dediğimiz bir takım insanlarla ve olaylarla, başarısızlıklarla yüzleşmeyi de içerdiği için pek çok acıyla, pişmanlıklarla karşılaştığımız bir yolculuk olacaktır. Bu nedenle unuttuğunu düşündüğün bir çok şeyi hatırlamak demek olacağından, kimi zaman geçmişine dönmek yorucu gelebilir ve yapmak istemeyebilirsin de.
“Acıdan kaçma çabası,
acıyı yaratan şeyin kendisidir”
“Gabor Maté”
Böyle yorulduğunu hissettiğin zamanlarda kendine yüklenmeden biraz ara vermek isteyebilir zihnin, bedenin, kalbin. Bunu da yok saymamalı, bedeninin kılavuzluk ettiği bilgeliği de dinlemelisin. İyileşmeye çalışırken ihtiyaçlarını gözlemlemek, sınırlarının kabul edebileceği yeri bilmek de kendine şefkatin önemli parçasıdır.
Kendimizi aramak demek kendimize karşı gardımızı almak ve savaşmak demek değildir elbette, tam tersi bu yüzleşme aslında acı, pişmanlık, öfke diye neyi zihnimize ektiysek onlardan özgürleşmek demektir ama kabul etmeden, fark etmeden iyileşme süreci de gerçeklemiyor. Şifalanmak için geçmişten kaçmak, onun varlığını yok saymak, direnç göstermek, ona isyan etmek değil ona sahip çıkmak gerekiyor. Bunu kabul etmek seni başarısız, yanlış, yetersiz bir insan da yapmaz, aksine hayatı cesurca deneyimlemiş biri yapar, kabul ettikçe de bilgeleşirsin, çünkü insan hata dediklerinden öğrenir.
Bu sorgulamaların ilk adımı; bu yüzleşmeler sırasında yolculukla her neyle karşılaşırsak, insan olmamızın doğasında hata yapma hakkımız da olduğunu, o an o koşullarda, o inançlarla, o bilinçle, o seçimleri yaptığımızın sorumluluğunu almak ve kendimize bu seçimlerimiz için öfke kızgınlık duymamak olmalı, Çünkü kendimize hoyrat davranarak, yargılayarak, kızarak bir iyileşme bekleyemeyiz. Unutmamız gereken temel amacımız, kendini sevmek ve olduğun halinle kendini kabul edebilmekse eğer, bunu ancak şefkatli bir üslupla yapabiliriz.
Geçmişte belki de eleştirdiğin, yanlıştı dediğin o kişi olmasaydın, ya da öfke duyduğun o insanlar hayatına girmeseydi, bugüne kadar ki hayatını yaşamasaydın, şimdi kendini sorgulayan, dönüşmeye uğraşan, kendini arayan biri olmayacaktın. Bu sebeple hatalarından değil deneyimlerinden öğrendiklerinle kendinin en iyi versiyonunu da var edebilir, hata dediklerinden bilgeleşebilirsin.
“Kabul ettiğinde, özgürsün
Kabul ettiğinde artık dirençte değilsin
Direnmezsen, savaşan olmazsın
Savaşmazsan tek doğrudan kurtulursun,
Her şeyi kucaklayan olursun,
Önüne çıkan muhteşem olasılıkları fark etmeye başlarsın
Fark edersen, özgürsün!”
Unuttuğunu zannettiklerin, çok derinlere ektiğini düşündüklerin aslında hep seçimlerinde seninle beraber şimdidedir; düşünce biçiminde, yaşama verdiğin tepkilerindedir ve bütün yaşamını da şekillendirendir. Belki geçmişi yok saymak iyi geliyor olabilir, yüzleşmezsen sorumlu da olmazsın, yeniden derinlerden ortaya çıkarmak, hatırlamak hiç kolay olmasa da, bilmelisin ki şimdinin yaşam kalitesine ve gelecek düşlerinin gerçekleşmesine ve tatmin olacağın bir hayata rehberlik edecek en güçlü adımlardan biri fark etmek, kabullenmek, hafiflemek ve sonra da onu bırakmaktır!
Bu yüzden önce kendini tanıma niyetini coşkuyla, kararlılıkla belirle ve yanına mutlaka şefkati almayı unutma, sonra nezaketle kendinle tanışma yolculuğuna çık, sürecin hangi aşamasında olduğunu fark etme molaları vermeyi de unutma, geçmişle yüzleş ve sahip çık hepsine, keza çıkmasan o deneyim değişebilecek mi? Ve sonra onları geçmiş hatırlar yerine deneyim olarak bırakmayı dene, sonra özgürlüğün tadını çıkar. Sonucunda keşkeler değil de iyi kiler söyleyeceğin hatıralarını yaratmak için, olmak istediğin insan olmaya dair gelecek için yeni düşler kur ve şimdide eyleme geç, hiç bekleme, korkma, başarısız olmayacaksın, öğreneceksin!
“İhtiyacımız olan şey geçmişimizden
öğrenme cesareti bulmak,
geçmişimizde yaşamak değil.”
“Sharon Salzberg”
Kendi geçmişi ile karşılaşmış onu deneyim olarak önüne rehber alabilmiş ve kendi gerçekliğiyle bugün bağlantıda olarak yaşamaya niyet etmiş, yaşam anlamını, düşlerini keşfetmiş, her sabaha o düşü gerçekleştirmek için gerekli kaynaklara ulaşmaya uyanan insan, kendini adamış biri olarak, dışarda olup bitenlerin ona bariyer olmasına asla izin vermez, kararlılıkla yolunda ilerler ve bu dünyada hizmete geldiği görevi gerçekleştirmeye odaklanır. Dış dünyanın söylediğini elbette takip eder ki doğa ile ve diğer canlılarla uyumlanarak yaşayabilsin. Ama orada takılı kalmaz, sorumluluklarını bilir ve harekete geçer, dış dünya ve oranın koşulları onun asla yolundan caydıramaz, bahanelesi olmaz.
Hiç kimse onaylamasa bile sen kim olduğunu, varlığının anlamını ve gücünü keşfettiysen, kendinle olan iletişiminle samimi ve bütünsen, kendi öz iradenle yaptığın seçimlerinle tamamsan, yaşamdaki amacını, düşlerini bulabildiysen, geçmişinle bugünün farkını ve birbirine etkisini ayırt edebildiysen, zihninden özgürleşebilmeye emek harcıyorsan ve olan biten her şeye deneyim diyebiliyor ve daima öğrenen oluyorsan o zaman hiç kimsenin seni yolundan çevirmeye gücü yoktur. Gücünle ve kararlılığınla, cesur adımlarla ilerliyorsan, yapabileceklerine dair durdurulmaz olursun ve yaşamda her şeyi mümkün kılan olursun. Çünkü yaşama anlam bulmak senin görevin, eğer zihnini karar verici değil de akıl üreticisi olarak kullanırsan gerçeğine ulaşmak yakındır.
“Hayatı bedenlerimiz aracılığıyla deneyimleriz.
Hayat deneyimimizi açıkça ifade edemezsek,
zihnimizin ve ağzımızın söyleyemediğini
bedenlerimiz söyler.”
“Gabor Maté”
Sağlıcakla
Aynur Görmüş