Bu kaldırım taşları da biliyor, sen güzel bir kadınsın.
Senin güzelliğin kirpiklerinden değil; uzun saçların ve ince bileklerinden değil; hele ki beyaz tenin, derin bakışlarından hiç değil. Senin güzelliğin kararlılığından, cesaretin ve farkındalığından. Sorgulayan, irdeleyen, dile getiren, korkmadan, kıyıya köşeye süpürmeden hemcinslerine ve tabii ki kendine ses olmandan.
Şekilciliğin başını alıp gittiği günümüzde o perdeyi yırtan, sanatıyla, aklıyla, fikriyle, hür düşünceleriyle göğsümüzü kabartan MERVE DİZDAR ödülünü alırken, ödül konuşmasını yaparken sanırım tepkisel bir yaygaraya, önyargılarla inşa edilmiş linç girişimine hazırlıklıydı.
Nuri Bilge Ceylan imzalı "Kuru Otlar Üstüne" filmindeki rolüyle Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü alan Merve Dizdar; "Filmde canlandırdığım Nuray karakteri inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak Nuray’ın ve Nuraylar’ın duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor. Ödülü Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için, kendine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerime ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum.” Sözleriyle duygularını dile getiriyor.
Söylenecek çok sözün olduğu topraklarımızda uluslararası alanda başarı kazanan bir sinema oyuncusu olan Merve Dizdar eminim ki giydiği kıyafetten, yaptığı mimiklerden çok daha fazla konuşmaya değer işler yaptı, bunu hepimiz biliyoruz. Cannes Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alması bizlerin kalbine umut serpiştirdi. Ben kendi adıma sanatın iyileştirici gücüne bir kez daha yürekten inandım. Notasından kelimelerine, fırçasından kamerasına kadar, hayatımıza ilham veren sanat belki de özellikle bu günlerde tutunacağımız bir dal.
Türk sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri olan Nuri Bilge Ceylan, sesleri ve sessizliğiyle, karakterleri ve öyküleriyle, sahneleri, görselliğiyle, müzikleri ve diyaloglarıyla, ödülleriyle bir yazıya sığmayacak denli derin, dolu ve değerli bir sanatçı. Filmleri, 1995 Koza Kısa film / 1998 Kasaba / 2000 Mayıs Sıkıntısı / 2002 Uzak / 2006 İklimler ( Oyuncu olarak da yer almıştır.) / 2008 Üç Maymun / 2011 Bir Zamanlar Anadolu'da / 2014 Kış Uykusu / 2017 Ahlat Ağacı ve yazıma konu olan 2023 Kuru Otlar Üstüne… Filmleri üzerine sayfalar dolusu yazabilir, kelimeler dolusu konuşabiliriz, konuşmalıyız da. Sessizlikle hayat bulan sahnelerini, yaprakların hışırdamasını, rüzgârda savrulan saçları, kışları, bulutların geçişini, gecelerini, sabahlarını, karakterlerin bakışlarını, anlatılanları anlatılmayanları ve coğrafyayı…
Bu coğrafyada doğmuş olmak, kazandırdıkları ve kaybettikleriyle bir sanatçının eserlerine ilham oluyor, bu sanatın incelikleri sınırların ötesindeki ruhlara dokunuyor, dile geliyor ve takdir ediliyor. ”Normal” koşullarda beklenen, ayağa kalkıp alkışlayan tüm sanatseverlerin yaptığı gibi takdir etmek ve kutlamak ki Cannes Film Festivali’nde de bu oluyor. Dakikalarca ayakta alkışlanıyor Nuri Bilge Ceylan, ekibi, Merve Dizdar.
Kendimi azgın bir nehirin sularına kapılmış hissettiğim şu günlerde elime çarpan ve tüm gücümle haykırdığım, “tutun kurtul,” dediğim dal parçası oldu bu haber. Sabah uyandığımda gözümün önüne o epey şaşkın ve ardından çok da mutlu yüz ifadeleriyle sahneye koşan genç kadın geldi ve bir kalın perde aralandı kalbimde.
Herkesin başına gelmeyecek, ülkesine sanat adına güzel bir başarı armağan eden güzel kalp, daha sonra gördüm ki sosyal medyadan insanlara sesleniyor. Bir sanatçıyı böyle bir durumu yaşamaya mecbur bırakmak, övmek ve alkışlamak yerine yermek, bu yolda daha kilometrelerce gidilmesi gerektiğini gösteriyor. Konu bir coğrafya ve o coğrafyanın dinamikleri… Konu, ilham, yaratma gücü ve sonucunda ortaya çıkan iyi bir iş. Bu kadar net ve açık. Sanıyorum ve inanıyorum ki aşağılık kompleksinden kurtulmak kozadan çıkmanın ilk adımı. İnanıyorum ki sanat sansürsüz, önyargısız, zincirsiz olmalı. Özgür, çoğaltan, geliştiren, dokunan, değiştiren, iz bırakan olmalı.
Bu uğurda hatırlamamız gereken:” Herkesi memnun edemezsin.”
Aslında bilmemiz gereken herkesi memnun etmek zorunda değilsin
Ve mümkünse herkes memnun olmasın.
Tebrikler Merve Dizdar…
Ayşegül Ekşioğlu