Sonsuzluk ve Bir Gün filmini izlediğimden bugüne epey zaman geçmiş. Unutmamın olanaksız olduğu filmlerden biridir benim için. Yer yurt kavramına, ait olmaya, zamana ve geçmişe, geleceğe dair incelikli bir işleyiş. Yunan Yönetmen Theo Angelopoulos’un 1998 yapımı, Cannes Film Festivali'...
“Yerine göre kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yerini değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer.” Haruki Murakami, Sahilde Kafka Kaç kum fırtınasının içinden geçtin bugüne dek? Kaç kez kurtulmaya çalıştın yönünü değiştirerek? Murakami’nin, “O...
çocuklar dünyayı alacak elimizden/ ölümsüz ağaçlar dikecekler Nazım Hikmet önce sessizlik, şaşkınlık, sonra endişe ve korku, Şimdi cesaret ve ümit, iyimserlik ve birlik. Bu ülkede çok şey gördük, bizden öncekilerin gördüğü ve bizden sonrakilerinse görmesini ummadığımız şekilde. De...
Kar yağdı, çok kar. Evlerin, çatıların üstü, sokaklar, pencere pervazları kar, hep kar. Sokakta tek bir kedi yok, hepsi bu hayatla başa çıkmaya çalışıyor, senin gibi, benim gibi. Kar bana çocukluğun yalnızlığını, yavaş yavaş gidişleri, umudu ve umutsuzluğu, iyimserliği, hüznü çağrıştırmış ol...
Güne Sait Faik öyküsüyle başlamak… Birdenbire kendini Burgaz’da bulmak 1950’lerin yeşiline, mavisine, insan seslerine, öykü kahramanlarına ulaştırıyor beni. Sanki o yılları yaşamış, bilirmiş de şimdi özlüyormuşum gibi 1950’lerin sadeliğine, masumiyetine kavuşuyorum. &...
Hayatımda neşe hissine biraz uzak kaldığımı fark ettim. Dingin, sakin, tatlı bir rehaveti özlediğimi söyledim kendi kendime. Zaman zaman zihnimin kalbime, korkularımın teslimiyete galip geldiğini, bazen de sabahları uyandığımda endişelerimin gülümsememi geride bıraktığını gördüm. Hayatı...
BİR NOSTALJİ ALBüMüNE KIŞ RUHUNDAN BAKIŞ Bir kıtadan diğerine geçerken baktım asfaltın üzerinde konfeti misali yapraklar uçuşuyor, lodos giderayak poyrazı peşinden çağırıyor, hava öyle tutarsız. Zuhal Olcay’ın konser haberine denk gelmek köşebaşında eski bir aşkla karşılaşmak gibiydi,...
Birdenbire, Birdenbire; Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar... Aşk birdenbire oldu, Sevinç birdenbire. ORHAN VELİ KANIK (Yaprak, 1.4.1950) Hayatımda birçok şey Orhan Veli şiirlerinde olduğu gibi öyle birdenbire olmuyor. öyle...
Eski kitapların gölgesine sığınmak geçti içimden, bir meşe ağacından ya da çınardan güç alır gibi iyi geleceğine inandığım bir sığınma ihtiyacı. Akıl tutulması yaşadığımız günlerde, kendi küçük ve sakin kozama, evime, kalbime döndüğümde belki bu gölge serinletir ruhumu. Her türlü olumsuzlu...
"Meltemin estiği gökyüzünde seni bekleyen özgürlük var. Gel gör ki sen ya düşersem diye sorup duruyorsun. Peki, canımın içi ya uçarsan?" Birkaç gündür ruhuma dokunan bu cümleleri nasıl kâğıda dökeceğimi düşünür oldum. Sonbaharın serinliği her insanda olduğu kadar benim de içimdeki k...
“Yürüyorum Düş Bahçelerinde. Gördüm düşümden büyük bahçe yok. Yüreğimin kuşları konmuş telgrafın tellerine. Neşesi gurbet selamlarından çok A benim dilsiz dillerim A benim sessiz ellerim Yakala hayatı saçından tut Hayatı çevir yüzüne öp öp” Yürüyorum Düş Bahçelerinde, Sezen&...
Hey, Bayım… Bayım, gelin burası boş, yanıma oturabilirsiniz. Geçin şöyle, dikkat edin, hah tamam, oldu işte. Sormayın, gerçekten çok kalabalık, bu hengâmede elinizde onca yükle durmak olanaksızdı. Efendim? Doğru, epey yolumuz var. Ben son durakta ineceğim ya siz? Evet, biliyo...
Kiraz mevsimi geldi kapıya dayandı… Mayısın en sevdiğim ay olduğunu bilmem söylemiş miydim? Mayıs ayını sonundan yakalayarak dünyaya gözlerimi açmışım. İstanbul için deniz, vapur ve günbatımı birini ayak seslerinden tanımak gibidir. Mayıs ayı da benim için öyle, iyimserliğin, çoğalman...
Sanatın iyileştirici gücüne inanır mısınız? Ben inanırım, tecrübeyle sabit. “Bahar” dizisini niçin sevdim ve yıllar sonra bir diziyi heyecanla beklemeye başladım? Birkaç gündür bunun üzerine düşünüyorum. Bir hastanenin camından yüzümü sabah güneşine çevirmişken, yolda yürürken,...
Doru gövdesini ahırın kuytusunda samanlara bırakmıştı. Uzun yelesini ellerimin arasına aldım. Eğildim, gözlerine baktım. Burnu nemli, soluğu her zamankinden sıcaktı. Kim bilir kaç kez öptüğüm başını kaldırdı, tutmak is...
Yolculuk diyor prangalarından kurtulan yanım, yolculuk… Bir kitapçının önünden geçtim. Yanında renk renk bereler, eldivenler satan bir dükkân vardı, benim de biraz zamanım. Akşam oluyordu ve yağmur yağıyordu. Şemsiyemi açmadım, ince ince sakin bir ruh sızısı gibi yağdı yü...
“DENİZ KENARINDA GEYİKLER” VE öYKüYE DAİR Bulutların arasında belli belirsiz bir ışıltı yeryüzüyle buluşmuş. Yine de mavi, temiz, insanın içinde iyi şeyler olacak duygusu uyandıran bir sabah. Ruhumun kırıklarını bulabildiğim her merhemle sarmaya çalıştığım bir yıl artık geçmiş...
2023 yılını uğurlarken, bu tuhaf gelgitlerin içinde kaybolduğumuzu sandık. Ağır bir yılı bitirdik. Her şeye rağmen her şeyin iyi ve yeterli olduğuna inanmak istediğim için; sizlere belki de bu yılın akıllarda “iyi” kalması için birkaç cümlem var. Nasıl ki Cemal Süreya’nın...
Bir yıl daha bitiyor… Acısıyla… Tatlısıyla diye devam etmek gerekir değil mi, olmuyor. Bireysel yaşam kaygısı ve hayat kavgasından çıkıp biraz yukarıdan şu kocaman dünyaya baktığımızda devamını getiremeyecek kadar çok sebep var. Savaşlar ve silahlar, acı ve isyan, keder ve...
Kaldırım taşlarına sinen sonbahar serinliği, üsküdar’dan Kuzguncuk’a telaşsız adımlarla yürüyoruz. Denizin koyu mavisinde karşı kıyıların sabahını selamladık kızımla. Hayatın bir dönemini kapayan ve onun için yepyeni bir dönemi açan günlerdeyiz. O artık üniversiteli. Sahilde göz...
Roman / Söyleşi / MİHRAN ŞİGAHER Değerli Okuyucularım, bu ayki yazımı edebiyat dünyasının yeni bir yazar kazandığını düşünerek MİHRAN ŞİGAHER’e ayırdım. Romanının detaylarına söyleşimizde yer verdim. öncesinde şunu söyleyebilirim ki bu kıymetli kitabı tarihe, edebiyata, müziğe, dansa...
Bazen her şey yolundadır bize göre. Okullar bitirilmiş, kariyer yapılmış, kıyıda köşede rahat yaşamayı sağlayacak birikimler oluşmuştur. Saate bakmadan hareket etmediğimiz iş günleri, telefona bakmadan içimizin rahat etmediği iş, okul, ev, tatil, eğlence anları bizi kuşatır. Bu sarmal sürü...
Bu kaldırım taşları da biliyor, sen güzel bir kadınsın. Senin güzelliğin kirpiklerinden değil; uzun saçların ve ince bileklerinden değil; hele ki beyaz tenin, derin bakışlarından hiç değil. Senin güzelliğin kararlılığından, cesaretin ve farkındalığından. Sorgulayan, irdeleyen, dile getiren, kork...
Anne, dedi kızım. “Biliyor musun her insanın bir şehri olurmuş.” Bilmiyordum. “Benim şehrim sanırım Amsterdam,” diye devam etti. Onu çok etkiliyormuş. O heyecanla bana kanallarını, ışıklarını, sokaklarını anlatsın dursun, ben içimden eteklerime yapışan o minik elli k...
öykü “Ben gidebilirim,” demiştim yazı işleri müdürüme. çocuk yok, koca yok, çöpsüz üzüm. “üç ay diyorum, ona göre,” demişti, “Zorlamasın.” Kararlıydım, “Başla,” dedi. üç ay dese de yaşadıklarım üç kitaba sığar, o kadar uzun zaman geçirdim ki...
Sorarlar, “Nasılsın” Yanıtlarsın, “İyiyim” İyi ne demekse; Sahi iyi ne demekti bugünlerde? Memleketimin toprağıyla beraber kalbinden de kocaman bir fay hattı geçermiş meğer. Kırıldı. Acıyla, vicdanla, çaresizlik ve öfkeyle yoğrularak kırıldı. Şimdi biz, o kırığı...
Yağmur yağıyor… İçimde kocaman ağır demir bir kapı. Ellerim kapıyla duvar arasında. Deli bir rüzgâr hatta daha fazlası, kafası karışık bir fırtına vuruyor da vuruyor. Sırtımı bu kocaman ağır kapıya yasladım, dayanmaya çalışıyorum. Kapatsam her şey bitecek, her şey dışarıda kalaca...
Bugün yeni bir gün Yeni bir sabah Yeni umutlar, hayaller, hedefler zamanı… Her yıl olduğu gibi Bugün de tıpkı bir önceki yıl gibi sana adanmıştır, hayat gibi. Bu yıl kendin için yapabileceğin en güçlü şey yaşamın doğası, insanlar, gerçek hakkındaki inançlarını daha olumlu bir tanesiy...
Beyaz bir yatağın ortasındayım. Dizlerimi karnıma çekmiş, kollarımla bacaklarımı kucaklamış öylece oturuyorum. Sessizlik, istediğim bu. Bir film sahnesinin ağır çekim izleri etrafımda dolaşıyor. Tütsülü bir hava hakim odada, hiçbir şey ilginç gelmiyor. Duvarların kirli beyazı perdelerin temiz...
Sansür Gölgesindeki Kök: OSVALDO PUGLIESE Göç zamanları içime derin bir ağırlık çöker, yalnızlık hissi beni sarıp sarmalar. Kimseye bir küskünlüğüm yoktur oysa. Elimde bir kitap, ayaklarımı vapurun korkuluğuna uzatmış yavaş yavaş kıyıdan uzaklaşıyordum. Bir adam kollarını açmış karşı kaldırı...
“Ne iş oğlum,” demişti Ali. Bu hafta üçtür değiştiriyormuşum nöbet saatlerimi. Bende bir iş varmış, kokusu çıkarmış yakında. Amirim de fark etmişse vay halimeymiş. Fark ederse senin de...
üç Renk Mavi: Ukdeler ve çözülmeler “üç Renk Mavi” filmi, adı ve afişiyle yaşamımın farklı evrelerinde zaman zaman aklıma düşmüş, izleyemediğime hayıflandığım bir film olarak hafızama kazınmıştı. Uzun yıllar boyunca… Mimar Sinan üniversitesi’nde okuduğum yıllardı. Ka...
“Defterimin sayfaları bir an uçuşuyor, aralanıyorlar -güçlü esintim karşısında. Bir ağırlık yerleştiriyorum üstüne, sayfalar yorulmasın.” Enis Batur “Başka Yollar” s: 20 Enis Batur’un Türk yazınına verdiği emeği, açtığı ufku sadece ömrünü adamak deyimiyle...
Yaseminler fışkırmış taş duvarların üzerinden, Yokuşlar, köşebaşları öbek öbek yeşil beyaz, Uyanıyorsun cümleleri toparlayamadan bir bakıyorsun ki etraf buram buram yasemin. İçinden Arnavutköy’ün taşlı, yokuşlu dar sokaklarından kendini denize vurmak geçiyor. Bu kış bu kadar soğuk geçt...
Adımlar… Bizi alır her neredeysek tutar başka bir yere ulaştırır. İnsan fizyolojisindeki gerçek anlamını bir kenara koyarsak, var olan anlamı dışında tanımladığımız, yakıştırdığımız ifadeler vardır. çağrışımlar hayatımızın bir anını, dönemini, kararını tarif etmekte kullanılabilir. B...
öykü okumayı seviyorum, yazmayı da Bu uzun bir yolculuk. Kendini, yakın ya da uzak çevreni, anlamlandırmak istediğin detayları, gözüne şöyle bir çarpan ama günün sonuna geldiğimizde hafızanda yer eden birikimi yapılandırmanı sağlıyor. Yönünü değiştirebileceğin, durup soluklanacağın, biraz ger...
(öykü) Yaprak kıpırdamıyor. Ali yanımda uyuyakalmış. Ağzının kenarındaki kurumuş çikolatalı dondurma izine bakıyorum. Beş tane daha alsam yer miydi acaba. İçimden parmağımı ıslatıp yanağına sürmek geliyor. çikolataya bulanan parmağımı dudaklarıma götürme,...
Kime ait bu hayat? Bu yaşanmışlıklar, bu kararlar, anılar? Bu elle tutulur gözle görülür dünyanın dışında kalan yadigârlar? Geçmiş, şimdi baktığında bıraktığın yerde durmuyor, demlenmiş bir bakış, dingin bir ruhla sahip çıkabilmek önemli. Yıllar geçiyor, yaşananlar ruhuna kendi çent...
Naif kişiliklerin hayatı nasıl özümsedikleri, hangi ayrıntılara dikkat ederek yaşadıkları hiç ilginizi çekmiş midir? Sizin de karşılaştığınız zarafet ve incelikler karşısında bir an şaşırdığınız olur mu? Belki rol model aldığınız kişide, ona dair bir haber, bir karşılaşma, bir araştırma ruhun...
Bu sabah uyandığımda yağmur yağıyordu. Evet yağmur… Unutmaya yüz tuttuğum bir fotoğraf karesinin ansızın karşımda belirmesi gibi olanca güzelliğiyle yağmur. O çok özlediğiniz, bir o kadar da görüşme umutlarını yitirdiğiniz sevdiğiniz sesi yeniden duyacakmışsınız gibi; sevgi gibi, koşul...
Kadıköy, köşebaşı pastanelerden biri, sabah saatleri, telaşlı adımlarla insanlar. özlemişim… Eski günlerden anıları getirdi sundu masamın bir köşesine, sakinliğini, tasasızlığını. öğrencilik yıllarımda on dakika içinde Fındıklı’dan Beyoğlu’na çıktığımız, İstiklal Caddesini...
Bazı sabahlar daha kolay geçiyor. Kalkıyorum, evde yapacak bir şeyler buluyorum, Şıpsevdi’yi suluyorum, Kadife’nin kumunu temizliyorum. O yaşlı haliyle sabahıma eşlik etmesi bana iyi geliyor. Telaşsız, nasıl olsa bir yere yetişmiyorum, hem b...
“Kitaplardan ve ayraçlardan ve bardakaltlarından ve kedilerden ve gündüzlerden ve gecelerden ve yerlerden ve göklerden başka kimimiz kaldı?” diyor Bilge KARASU “Ne Kitapsız Ne Kedisiz” adlı eserinde. Ne kadar tadında ve yerinde ve özel ve sahici ve dingin bir anlatımla...
Kadınlar el ele vermişti. Gözlerinde hüzne dair hiçbir ibare yoktu. Cesur, özgür, hayata akan kadınlar birlikte yürüyordu. Onların olanı almak, normali yaşamak için üzen, korkutan, değersizleştiren mücadeleler vermeye gerek duymuyorlardı. İnsandı aslolan, vicdandı, eşitlikti var olan, adalet...
Ruhun kuytusu ne çok limandı bize Küçülürken karanlıklar sen bana döndün yüzünü Ben sana Dalgalar dalgalar derdin Sakin, dingin sen gibi seslerdi aradığın Aradığımız belki de Kim bilir Liman evimiz olurdu Liman kalbimiz Karardı mı bulutlar ve belli ki patlayacak yürek Liman sığına...
Ne okumuşuz, nasıl okumuşuz sorusu kritik bir sorudur. Farkındalık meselesi diye baktığımızda ve iyi anlaşıldığında başarmak için dikkate değer bir basamaktır kanımca. O basamakta durursun ve bir geriye-bugüne dek yaptıklarına bakarsın; bir de bundan sonrasına. Bu bekleme anı geçtiğin yolların m...
“Beni neden seviyorsun,” diye soruyor. “İyisin, güzelsin, başarılısın, beni güldürüyorsun, bana iyi geliyor.” “Peki, ya sen?” diyor. “Bilmem, sensin, varlığınla sadece sen. Bu bana yetiyor.” Ve Biz… Hep birileri bizi sevsin diye be...
Bu sabah da böyle geldim buraya. Sordum, tedirgin çıktım merdivenlerden. Dört yüz elli bir numaralı odanın önünde dakikalarca durdum ve elim kapı kolunda. Sesleri dinledim, ayak seslerini, içeri girip çıkan hemşireler, fısıltılar, kapanan kapılar. Her şey...
“Hayatımı Milattan önce ve Milattan Sonra gibi Melih’ten önce ve Melih’ten Sonra diye ikiye ayırıyorum.” (çiğdem Talu) Birini sevdiğinde, onu çok sevdiğinde aşk ondan özgürleşir. İpeklere sarıp sarmaladığın ruhunda ona ait bir o yoktur artık, sende sana ait, kalben a...
The Weeping Meadow dinliyorum. Eleni Karaindrou’nun ipeklere sarıp sarmaladığım, kalbimin kuytularında sakladığım, bana iyi gelen muhteşem müziği. Hisleri ve yansımaları da kalıcı kılabilsek keşke, yazı bunun için var. Anlatabilmek, yaşatabilmek. Uzun ve hüzünlü bir filmdi. Başka bir dü...
Deneme yazmak, belki daha alışkın olduğum, daha kolay yoğunlaşabildiğim bir yazma şekli. Zaman zaman iç dökümü sularından usulca çekip almaya çalıştığım, bir günü yaşama hevesinde tohumlarını barındıran bir tür. Merak ettikçe ve zaman geçtikçe sevdiğimi, kendime yakın bulduğumu daha çok düşünü...
6 ay önce: Turuncu, mavi kedi figürleriyle süslü ahşap sokak kapısını açtı. Yaşına göre çevik sayılabilecek bir hızda ayağıyla kapıyı örttü. Usulca yerini bulan bir çıt sesi. Pencere önündeki menekşelere akşam güneşi vuruyor. Gölgede kalan yaprakları arasında, elma şekeri parlaklığında mor, b...
Karşılaşmalar… Bilinmezliğin getirdiği çekimin olasılıklar arasından sıyrılarak karşınıza çıkması. Acaba neler oluyor düşünceleri ve meraklarla hayatınızda bir kapı kapanır, başka bir kapı açılır. Bağlandığınız, kendinizi adadığınız her neyse, belki bir dostluk, bir aşk ya da bir uğraş, d...
Bağlanmanın inceliklerle bir ilgisi olmalı. İncelik insanın bakışlarına yerleşir. Kalple bakışların birlikte hareket etmesi diye tanımlıyorum ben bu efsunlu kelimeyi. Ne derin bir gücü vardır insan üzerinde. Geriye dönüp bakın, hayatınızda bu sahneleri yakalamaya çalışın. çocuktum, babamın ço...
Bir sabah uyanıyorsun, sadece normal bir güne hazırlanmakla meşgulken, sıradan dertler, düşünceler, yapılacaklar listesi zihninde uçuşurken gazetede bir sayfa açıyorsun, TV de bir kanala bakıyorsun ve karşında melek kanatlı bir kız çocuğu, gülümseyen yüzüyle sana bakıyor. O artık bu hayatta...
Zamanın izinde savrulmalar, yara bere içinde hatıralar, izdüşümleri birbiri içinde anlam buluyor. Zamanın izinde hayatlardan daha çok hayaller sarıp sarmalıyor bizi, hayal adımlarını takip etmeye yetişemiyor gerçekler. Geçmişten kopamayan, geleceğe yetişemeyen eylemlerimiz bugünlere anlam yükleme...
Birazdan beni çağıracaklar. Unutmak için geldim buraya. Resepsiyondaki genç çocuk, “Geçmişle vedalaşmaya hazır mısınız,” demişti. “Evet, adımdan başka her şeyle.” Gözlüklerinin üzerinden yorumsuz bakmış, peki, demiş, sesindeki düz ton fazla soru sormamı engellemişti...
Her şey zamanla kendi içinde anlamını buluyor. Işık pus, neşe keder, umut umutsuzluk. Sen, içini, ruhunu özünü yadsıdığında, Sakinleşmeyip her şeyi kontrolün altına almaya çalıştığında, Anlatmaya çalıştığında anlatamamana rağmen yeniden yeniden uğraştığında, Sonu gelmez mücadelelerde herke...
Yıllar önce karanlık bir denizin ortasında küçük, savunmasız bir tekne görmüştüm. Okulum deniz kıyısındaydı. Kış mevsimiydi, yüreğimi burkan bir haber almıştım. On dokuz yaşında kalp çabuk kırılıyormuş demek, baş edemediğimi hatırlıyorum. Okulun bir ucundan öbürüne yürüdüm. Güzel Sanatlar Bölümü...
Başını kaldırdı. Karşı duvarın üzerini boydan boya kaplayan sarmaşığın arasında bir kıpırtı. Uğraştı, göremedi. Minik kıpırtı eşelendi durdu bir zaman. Ona zarar vermeyeceğini anlamış yine de inanamıyormuş gibi ürkek, temkinli kanat çırpışlarıyla uçuverdi. “Rahat bırakıyorum seni bak, ne ya...
Bu bir yangı. Derinlerde bir yerlerde işaret ettiği bir mikrop var, gör diyor. Bir süredir böyle… Keşke yaşadığımız gerçeklik, kehanetleri ya da fütürist anlayışla üretilen eserleri izlemek, sayfalarını çevirmek kadar kolay olsaydı. Burnumuz soğuktan donmuş halde, kentin işlek cad...
O son tık sesi. Valizin kapağını kaparsın. Pencereni örter, kapını kilitlersin. Merdivenin son basamağını geride bıraktığında bir tık sesi yankılanır kulaklarında, son kez… Şehir ardında kalacaktır artık. “Kendinden bile taşınır insan” diyor Murathan Mungan “Adres&rdquo...
Kadıköy’ün dar sokaklarından denize doğru yürüdüm bugün. üşümedim. Deniz solgun maviydi. Yumuşak bir hava, kırılgan esintiler vardı. çocukluğumun sokak perspektifini hatırlatan binaları seyre daldım. Ayaklarımın altında süpürdüğüm yapraklar, yanından geçtiğim kışın çırılçıplak kalan ağaç...
Metafor / IL POSTINO’YLA Geçmişin Sığınağında Sığınakları olmalı insanın. Yüzü kararmış denizin dalgalarını bertaraf etmek için kayalıkların ortasına belli belirsiz oyulmuş gizli bir geçidi. Bir kez keşfettikten sonra ne zaman ruhu ihtiyaç duysa orada bulsun kendini. Mabedine uzanan ince bir...
Kadınlar ve Erkekler Kadınlar görürüm ve erkekler. Gelir karşıma otururlar, bir ev sahibi olmak için, aslında yuva. Kadınlara bakarım, erkeklere. Bazı kadınların gözlerinde bir hüzün yakalarım, bazı bakışlardaysa bir çığlık. Duyulmadığının, görülmediğinin işaretidir, yalnızlığının belki de. Er...
Pranga Hayallerimizi erteledik. Bir sarmalın içinde mecburiyetlere uyarak akışta kalmaya çalıştık. Bazı gemilerin ardından el sallamayı dahi düşünmeden yaşanmışlıklar biriktirdik. Güzeldi aslında dedik ve güzeldi gerçekten, bazen... Yaşadık, güldük, ağladık, başardık ya da pişman olduk. Her şeyi s...
İKİ GüN öykü Sormamıştı, bunu sorgulayacak zamanı ve seçme şansı olmadığını anlatıyordu söylenenler. Yağmur yağmıştı, iki gün daha demişlerdi, iki gün daha s...
FERNANDO PESSOA / DERİN BİR YALNIZLIK YAŞANMAMIŞ çOCUKLUK Hüzünlü bir mevsimdi. İstanbul’un en hatırlanası mekânlarından birinde Pera Cafe’deydim, birkaç yıl önce. Mevsimine uygun bir yazar okuyordum, öyle çabuk bitiremeyeceğim duygusuyla tanıştım Fernando Pessoa’yla. Ferna...
Burukluk hissettiği zaman ne yapar insan? Akşam olur, işten çıkar, yapılacaklar listesinde onca üzeri çizilmemiş cümle onu bekliyordur hala ve sadece birkaç saati kalmıştır günü sonlandırmak için. Misal kentin ıslak caddelerinden birindedir, yürür, belki şemsiyesini almadığına hayıflanır bir nebze,...
BAZI ANLAR Bir zeytin dalına uzanacak ellerin Saçlarına günışığı düşecek İyi olacaksın İkinci soldan dönün karşınıza çıkar demişlerdi. Yürüyoruz. Etraf kalabalık. Sağdan soldan duyduğum ayak sesleri sinirlerimi bozuyor. Dedikleri gibi kolayca buluyoruz binayı. Demir kapının yanındaki zil üçün...
Kapalı İstanbul günlüğünden bir sayfa açıyorum yine kendime. Değer ve değersizlik. Bu iki kavram ne çok yön verir hayatına. Hepsi sendedir, senden çıkar, devam eder ya da sonlanır. Sana sorar, aldığı yanıta göre güçlenir belki de erir gider. İnişler, çıkışlar sendedir. Karmaşa ve sorgulama, duygu d...
Küçük sorular mühimdir. Değerlidir, ufuk açar. Düşündürür, sorgulatır. üretirsin. Yüzleşirsin de aynı zamanda. Her bir ihtimal yer bulur kalbinde. Karar vermek için iyidir ve elbet bir yere ulaştırır seni. Küçük sorular hayatımıza ne çok dokunur değil mi? öyle ortada bırakamayız onları. İnce...
KALBEN SAİT FAİK Burgazada burası. Sait Faik’in adası. Hep o var benim için bu adada. Kelimelerini duyduğumda, öykülerini okuduğumda, sokaklarını adımladığımda. Buraya yalnız gelişlerim her bahar artıyor. Başka türlüsü olanaksız. özlüyorum onu, bu benim için gerçek bir his. Hem öylesine...
Cesare Pavese okudum yakın zaman önce. Günlerim yoğun bir biçimde onunla geçti. Neredeyse onun öldüğü yaştaydım okurken. Birbiriyle ilişkili üç son eser yazmış, ardından çok sevdiğini öğrendiğim şehirde, Torino’da bir otel odasında, kendi iradesiyle yaşamına son vermiş. Tam da 1950 Nisanı'nda...