Oysa O, Sadece Bir Olan’dı

 

 

Her an sayısız olan’lar var yaşamımızda ve bir de bu olan’lara her birimizin verdiği farklı tepkilerimiz, yazdığımız hikayelerimiz...

İşte bu olan’lar ve onlara verdiğimiz tepkilerimizin toplamı ise inançlatımızı ve zihnimizin deneyimlerini oluşturuyor.

Büyük, küçük, önemli, önemsiz, yaşımında bütün olan’lar elbette hatıra olarak geçmişte yerini almalı ve o sadece bir ‘deneyim’ olarak kalmalı derken, sen olanı olduğu an’da ne olarak yorumladıysan, bilinçaltına da o hali ile arşivleniyor.

  • Peki bu deneyimlerden sen ne öğrenebilirsin ve bütün bu olan’ların üzerine senin zihnin onlara dair ne yorum yapıyor, fark edebilir misin?

Sen bu yorumlarını an’da yakalayabilirsen, yorumunla gerçeğin birbirinden çok farklı da olabileceğini ve büyük anlamlar yükleyip, belki de üzerine kendini yorduğun, yıprattığın, büyük tepkiler verdiğin bir çok yorumunun, olanın kendisinden çok büyük olduğunu da fark edebilirsin.

Çünkü bu deneyim sana ya öğretecek ve sen fark edip, buradan kazanan, güçlenen olarak çıkacaksın ya da onu drama olarak görecek, sırtına yükleyip hep seninle beraber geleceğine, an’ına taşıyacak ve benzerlerini de tekrar tekrar yaşatacaksın kendine. Pratik ettiğin her tepkin senin davranışın ve düşünce biçimin olarak uzun vadeli biçimde karakterine de sirayet edecek.

  • Deneyimlediklerinden öğrenen misin, yaşandı bitti diyip yerine yani geçmişe koyabilen mi, yoksa kendine dramalar yaratarak, olanlara sıfatlar takarak, onlara tepki veren misin? 

 Seçim senin! Ama ya zihnindeki koşulda, inançta, ya da şimdi’de, yargılarından ayrıştırdığın bilinçli anındasın! 

  • Sen hangisi oluyorsun? 

Gün içinde, kendine iyi gelen ya da gelmeyen diye yorumladığın bir takım durumlar (olanlar) yaşarsın. Buna yorum kattığın anda, zihnini ona inandırırsın ve artık onlar koşullanmaya kadar evrilir. Yorumsuzca bakabilirsen ancak o zaman ona sadece “olan” diyebilirsin. Ama bu olan’lara biz genelde kendi zihnimizdeki inançlarımızla, kendi penceremizden bakarak anlamlar bulur, üzerine sıfatlar koyar ve bunlar üzerinden de yaşama (sana uyana-uymayana) tepkiler veririz. Sadece tepki vermekle kalmaz, bizimle yaşama eşlik edenlere de bu enerjiyle hizmet eder, ailemizi, çevremizi de koşullandırmaya çalışırız.

Bu yargılarla, olanlara bazen iyi bazen kötü deriz, bazen güzel bazen çirkin, hatta doğru ya da yanlış diye de keskin yorumlar bile yaparız, yanlışlarız. Kendi öğrendiklerimizi ve inandıklarımızı referans alarak, düşüncemizi tek doğru kabul ederiz. Bir süre sonra da mücadelimiz, olan’dan bağımsız, kendi görüşlerimize dayandırdığımız haklılığımızı ispat etmeye kadar gider ve hatta doğrunun ne olduğuna o kadar iknayızdır ki, dışardan gelen her yoruma da direnç gösteriririz. Ne kadar yorucu di mi? Konu artık o olan değil, bizim düşüncemizi kabul ettirmeye dair ısrarımıza döner.

  • Fark edebilir misin, gün içinde böyle örnekler sen yaşıyor musun?

 

Oysa ortada sadece bir “olan” vardır;  sorumlusu kim veya ne olursa olsun, buna yorumda ve yargıda bulunmak da her bireyin kendi zihnine göre değişken olacaktır. O zaman herkesin kendi inancına göre yaptığı yorumu da doğrusu da farklı olabilir. İşte esnek bakalbilmek bunu kabul edebilmektir.

 

“Olan her zaman geçmiş zamandadır!

Olan’a yorum yapma iradesi ise hep bireyin zihninde…”

Geleceğe taşıyacağın gücün ise, işte bunu şimdi’de fark edebilmekte...”

 

Artık üzerine etkimiz olamıyorsa olan'ın, belki biz ona dair tepkilerimizi seçebiliriz?!

  • Sen, dışarıyı yargılamak yerine, kendi zihninin yorumlarını ne sıklıkta gözden geçiriyorsun?  
  • Gerçeğin, senin inandığından, 5 duyunla gördüğünden farklı olabilme ihtimalini ne kadar sık düşünüyorsun?
  • Sonucu değiştiremediğinde, başka açılardan çözüme ulaşmak için, olanı yeniden değerlendirebilmen ne kadar mümkün oluyor?
  • Zihnin başka olasılıkların da mümkünlüğünü yorumlamaya ne kadar açık ve esnek kalabiliyor?
  • Genelde hep haklı sen mi olursun?

Yeninden fark edebilir misin?

 

İraden dışında yaşadıkların seni zorladığında, sıkışmış ya da huzurun kaçmış hissettiğinde, bunları duymak sana nasıl geliyor?

  • Olan ne ve ben bu olanı nasıl yorumladım?
  • Neye göre bu yorumları yapanım, neye inandım ya da inandırıldım?
  • Nerede ısrar ediyorum?
  • Farklı yorumlara direnç gösteren miyim, esnek miyim?

 

“Sakinliğini keşfet, 

Keza çözüm sana hep orada görünmeye başlıyor!”

 

Geçmişte olan’a dair etkilerimiz önce kabule, sakinliğe geçmekle, odağımızı olmuşa değil, çözüme çevirmekle mümkün olabilir. Dinginlikte, sakinlikte, çoğu zaman bir adım geri çekilmekle gelir gerçek çözümlerin farkındalığı, anında cevap ya da tepki vermekte değil. Öfkeden, kızgınlıktan, suçlamalardan arınabildiğinde insan, tepkileri de azalır. O zaman zihin yargısızca ve daha kolay bakar işte ve akıl olarak işlemeye başlar, bilgisini güce çevirebilir ve bilinçle, an’dadır, geçmiş deneyimlerinin tekrar ettiğine dair inançda, haklılık peşinde değildir artık. Bilinçli insansa sezgilerini daha net duyar, daha sağlıkla yorum yapar, yaşamı ile ilgili de daha tatmin olacağı kararlar verebilir. Sonucu ne olursa olsun bile isteye sorumluluk alır ve kabule geçer.

  • Olan geçmişte kaldıysa ben gelecekte görmek istediğim sonuca bugünden nasıl etki olabilirim?

Bazen üzerine düşünmek gerekir, bazen susmak, fark etmek, bazen eyleme geçmek, bazen de veda etmeyi bilmek, ortamı terk etmek, vazgeçmeyi de bilmek gerek ve sonra yeniden başlamak, bazen pes etmeden yola devam etmek de... Ve her zaman şuçlamak, şikayet etmek yerine yaşamak istediğin durumun yaratıcısı olmak gerekir.

Maalesef zihinlerimiz koşullu kabuldedir. Başkasını anlama niyetinden daha çok anlaşılmayı bekleyendir. Hep her şey bizim doğrularımıza, değerlerimize uysun isteriz ama aslında kendi özünle buluşup onunla uyumlanmak gerçek özgürlüğü ve olanları kolaylıkla kabule geçmeyi getirecektir. Çünkü o zaman başkalarının da kendi olmasına izin verir, tahamül gösterebilir, olanlara herkesin yorumunun farklı olabileceğini de kabul edebilirsin.

Gerçek, senin gördüğünden, yargından, inandığından farklı olabilir. 5 duyun sana her zaman olanı yorumsuz göstermeyebilir. Sen gördüğünden farklı bir gerçeklik olabileceğini de kabule geçebilirsen, olanı kabul eden, olduğu haliyle kendine ve dışarıya sevgiyi veren ve alan da olabileceksin. Herkesin kendi özünü yaşamasına izin verebildiğinde, sevmek, kabul etmek için koyduğun koşulları, sınırlandırmaları kaldırdığında, olanı olduğu haliyle sevmeye geçebilen de olacaksın!

Unutma! Yaşamda her gün her dakika bir şeyler olur, olacak. Bunların içindeki öğreticiliği fırsat olarak görmeye çalışmaya ne dersin? Doğada olan her şey bütünün hayrınadır diyebilmek, bu teslimiyete geçebilmek çok özgürleştirici ve ferahlatıcıdır. Olanların seni mutsuz etmesine, yaşam enerjinden çalmasına izin vermemek senin sorumluluğunda. Bu hiç bir şey yapmamak değil, tam tersi enerjini etki alanına kullanmak, etkinde olmayanın yaşamına katkısı ne olur onu görebilmeye odaklanmaktır. Keza dışarda senin zihninle gördüğün gerçeklikten başka bir şey yok. Sen iyi diyorsan iyi , kötü dersen olan kötüdür. Sen düşüncelerindeki yargılardan arınabilir misin, olana dair zihnindeki yorumları görmek istediğin dünyaya ulaşabilmek için değiştirebilir misin , ona bakmalısın!

 

 

Sağlıcakla

Aynur Görmüş

 

 

 

 

 

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...