Sanrı

İbrahim Korkmaz derKi

Sanrı 

     "Anne ilaçlarını almayı unutma!" diye seslendi Nermin. Neredeyse her gün olduğu gibi bugün de okuluna geç kalmıştı. Kardeşi Gül'ün ölümünün ardından babası da kısa bir süre sonra kalbine yenik düşüp beklenmedik bir zamanda aralarından ayrılmıştı. O günden sonra Aksoy ailesi için hiç bir şey eskisi gibi olmamıştı.

 

     "Nermin dur kızım seni yolcu edeyim; harçlığın var mı? Ay gitmiş bile deli kız, kaldık mı yine seninle başbaşa minik Ayşecim. Gel bari üzerini değiştirelim de güzel elbiseler giyin. Böyle kirli kirli dolaşma sonra konu komşu ne der, ablası güzel güzel giyinirken kardeşi pasaklı mı kalmış desinler. Haksız mıyım ama... Haklıyım di mi?" Meral Hanım, eşi ve çocuğunu kaybetmenin ağırlığını kalbinin her köşesinde derin sancılarla yaşıyordu. İlk günlerin dayanılmaz ızdırabını kolay olmasa da atlatmış hayatına yapbozun eksik parçalarıyla tutunmaya çalışıyordu. Yaptığı işler her gün neredeyse aynıydı. Sabah erkenden kalkıyor, kahvaltı sofrasını hazırlıyordu. Kahvaltının ardından ev işlerini -etrafın tozunu almak, varsa bulaşık yıkamak, banyoyu temizlemek, sarı kanaryanın yemini vermek- yapıyordu. Yaşadığı tranvaları atlatmasında kızı Nermin'in bir de doktorun verdiği ilaçların çok yararını görmüştü. Kendini iyi hissettiğini düşündüğü bir aya yakın süredir kendi kendine aldığı kararla ilaçsayılarını günde üç kereden sadece sabah kahvaltısından sonraya düşürmüştü. "Ayşe kızım, neden böyle yapıyorsun, kaç gündür ağızına doğru düzgün lokma girmiyor. E soruyorum bir hastalığım, ağrım sızım da yok diyorsun. Yoksa sen büyümek istemiyor musun güzel kızım? Ablan gibi uzun boylu, ince belli, uzun saçlı olmak istemiyor musun? Gel saçlarını tarayalım. Otur şöyle önüme; saçlarında çok yavaş uzuyor. Aman olsun geç olsun da güç olmasın de mi güzel yavrum. Bu koltukta gacır gucur edip duruyor. Vadesi doldu sanırım. Baban olsaydı şimdiye kadar çoktan tamir ettirmişti. Bizler anlamayız ki a kızım kime gidelim, kimi bulayım da baktırayım. Gerçi geçenlerde Şerife Teyzen telefonda bir ihtiyacınız olursa bizim İbrahim'e söyleriz bir hal çaresine bakar demişti ama şimdi böyle şeyler içinde insanlar rahatsız edilmez ki canım. Kızım sen burda uslu uslu otur olur mu? Ben akşama yemeklik bir şeyler bakayım mutfakta. Ablanın üniversite dersleri zor geçiyormuş bu aralar. Aramızda kalsın, geçen gün odasının kapısı aralıktı bir arkadaşıyla konuşurken kulak misafiri oldum. Benim hakkımda da sağlığı bir düzeliyor bir bozuluyor diye dert yandı kimse o telefonun ucundaki arkadaşı! Benim sağlığımı neden gidip de başkalarına anlatıyorsun diyemedim tabii. Dersleri başından aşkın, bunaltmak istemedim. Ama zamanı gelsin sorarım ben ona.

 

****

 

Meral Hanım mutfağın yolunu tuttu. Akşam için kızının severek yediği etli patates yemeğini özenle hazırlayıp kısık ateşte kaynamaya bıraktı. On bir yıldır evlerinde olan muhabbet kuşunu kafesinden çıkarıp evin içinde gezinmesi için serbest bıraktı. Tül perdeleri sonuna kadar açtı. Açar açmaz içeriye süzülen güneş ışınları Meral Hanım'ın bütün vücudunu çevreledi. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Ancak bu tebessüm çöp konteynırını karıştıran kağıt toplayıcısı, ufak yaştaki çocuğu görünce söndü. "Ayşe bak görüyor musun kızım ne anne babalar var. Biz çocuklarımızı bir iğne batmasından korumaya çalışırken el kadar çocuğa kağıt toplattırıyorlar. O sabi ne anlar kağıttan, hurdadan, paradan... Çok şükür halimize babanın bıraktığı aylığı var. O da olmasa bu ev nasıl dönerdi. Bu yaşımdan sonra beni kim işe alır da çalışırdım? Ya ablan! Onun okulu ne olurdu? Per perişan olurduk vallahi. Rahmetliden Allah razı olsun. Eli iş tutan bir adamdı da sigortası günü gününe yattı. Yoksa halimizi düşünemiyorum kızım. Ayşe... Ayşe... Aaa ne ara uyudun sen güzel kızım? Ben de burda deli gibi kendi kendime konuşuyorum iyi mi? İlahi Ayşe. Hava güzel ama ne kadar güzel olsa da evin içi serindir biraz. Dur üzerine ince bir battaniye örteyim. Ha şöyle sen rahat rahat uyu burda. Ben de bir ocağa bakayım, sonra da yatakların çarşaflarını değiştireyim. Kaçgün oldu ihmal ettim. Hısım, akraba gelse rezil olacağız kokudan." Mutfağa yaklaştık sıra yemek kokusu burun deliklerinden bütün vücuduna yayıldı. Tencerenin kapağını açtı. Tahta kaşıkla ufak bir patates ve suyuyla birlikte bir lokma da et alıp üfleye üfleye tadına baktı. Tam kıvamında pişmişti. Ocağın altını kapattı. Soğumaya bıraktı. Diğer gündelik işleri yapmaya koyuldu. Yorganları saran çarşafları, yastık yüzlerini değiştirdi. Kirli sepetindeki çamaşırları makineye özenle yerleştirdi. Elektrik süpürgesi ile bütün evi baştan aşağıya süpürdü.  Yarım bıraktığı bir kaç parça ütülenecek elbiseyi aheste aheste ütüledi. Bir kaç işi daha yaptıktan sonra bedeni yorgun düşmüştü. Son bir gayretle sofrayı hazır etti. Zaman su misali ilerlemişti; Nermin neredeyse okuldan dönmek üzereydi. Koltuğun üzerinde heykel gibi kımıldamadan duran kuşu zorlanmadan yakaladı. Yarın tekrardan salmak üzere kafesine koydu. İçerki odaya gitti. Bu sırada dış kapı açılmış kızı eve gelmişti. Yorgun bir ses tonuyla, "Anne ben geldim. Nerdesin?" diye seslendi. Ayakkabılarını çıkardı. Bu sırada içerki odadan annesi "Burdayım kızım, kardeşini uyandırıyorum. Ayşe kalk kızım hadi bak ablan geldi. Yemek de hazır. Hadi uyan. Elini yüzünü yıkayalım." Nermin annesinin bulunduğu odaya hızlı adımlarla geldi.

 

"Anne sana inanamıyorum. Napıyorsun burda? Ne zamandır iyiye gidiyordun. İlaçlarını almıyor musun yoksa?"

 

"Nolduki şimdi güzel kızım, ben iyiyim artık, azalttım o ilaçları ben. Sersem gibi yapıyorlar beni. Kafam uyuşuyor sanki."

 

 "Annem, canım annem. Yapma böyle artık. Kardeşim öldü. Ayşegül öldü anne. Kabullen artık. Nolursun toparlan anne. Yarın doktora gidelim. Konuşalım tekrardan..."

 

 "Nermin, canım yavrum gidelim gitmesine de iyiyim diyorum neden anlamıyorsun? Hadi git elini yıka da sofra hazır. Yemeğimizi yerken konuşuruz bunları. Ayşe gel kızım biz de seninle mutfağa gidelim. Ablanın derslerden hali kalmamış ne dediğini bilmiyor. Sen ona aldırış etme olur mu güzel kızım..."  

 

 

İbrahim Korkmaz

İzmir - 2018

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...