Keklik Ali

İbrahim Korkmaz derKi

Keklik Ali

Sırtı zeytin ve badem ağaçlarına dayanan köy kahvesinde kırk üç yıllık arkadaşlar Yusuf ile Ramazan, tavşankanı çaylarını yudumlarken köyün bozuk yollarının muhtar tarafından düzeltilmediğinden, memleket meselelerinden bahsederlerken köyün girişinde elinde bavuluyla gelen bir adam Yusuf’un dikkatini çeker. “Len Ramazan bu gelen Keklik Ali değil mi?” Sırtı köyün girişine dönük olan Ramazan sandalyesini bir adım kadar geri çekerek adamın geldiği yöne döner. Gözlerini iyice kısarak adamı tanımaya çalışır. Adamdan gözlerini ayırmadan, “Vallahi de o len Yusuf, bunca yıl sonra nerden çıktı geldi bu deyyus?” Ali ağır adımlarla köy kahvesinin önüne gelir. Tanıdık bir yüz görürüm düşüncesiyle kahvede oturanları seçmeye çalışır. Çok geçmeden Yusuf ile Ramazanı görür. Yüzünde ufak bir tebessümle bavulunu gürgen ağacından yapılma yılların yorgunluğu ile eskimiş kapı girişine bırakır. “Selamun aleyküm ağalar, nasılsınız?” Yusuf: “Ali hoş geldin, kaç yıl oldu bir gittin gidiş o gidiş len, nerelerdesin sen?” “Durumları az çok biliyorsunuz işte abi, adım Keklik Ali’ye çıktıktan sonra duramadım buralarda, çekip gittim. Büyük şehirlerde çalıştım. Orda da keklik gibi avladılar beni. En iyisi köyüme döneyim dedim. Ne varsa gene buralarda var. Teyzemin oğlu Mehmet ile görüştüm. Karısı ölünce koca evde yalnız başına duramayacağını söyledi. Beni çağırdı. Birkaç dönüm toprağı varmış, onu eker biçer hayatımızı sürdürürüz dediydi. Ben de atladım geldim. Artık buralardayım ağalar, görüşürüz gene ben gideyim teyze oğlu bekler. Hadi kalın sağlıcakla.” “Güle güle Ali, görüşürüz elbet.” dedi Ramazan hafif tebessüm ederek. Ona Yusuf da katıldı. Ali bavulunu aldığı gibi teyze oğlunun evinin yolunu tuttu. Yusuf arkasından bakarken Ramazan’a dönerek, “Ramazan ben o sıralar büyük oğlanın işleri için köy yerinde değildim bir süre, kulağıma yarım yamalak bir şeyler geliyordu bu Ali ile ilgili ama tam olarak neler oldu da Keklik Ali demeye başladılar bu deyyusa?” Ramazan masada duran çayının son yudumunu da iştahla içti. Kahveci Hasan’a seslenerek çayları tazelemesini söyledi. Yeni çaylar geldi. İkisi de birer yudum aldıktan sonra Ramazan anlatmaya başladı: “Bu Ali iyi çocuk hoş çocuktu. Gerçi bana kalırsa özünde hala iyi, kötülük bilmez ama ayyaş Ömer’in ayyaş oğlu Ahmet var ya hani geçenlerde Bakkal Mehmet’e veresiye yazdırmaya çalışıyordu biz pirinç almaya girdiğimizde bildin mi?” Yusuf anladığını belirtmek istercesine başını aşağı yukarı hafifçe oynattı. “Ha işte Ahmet ile takıla takıla içkiye de alıştı, sigaraya da, kadına da... İlk başlarda tarlada ektikleri tütünden aldıkları paralarla her akşam içmeye başladılar. Sonra köyde içmek kesmedi onları. Ahmet’in peşine takılan Ali kendini şehirdeki pavyonlarda kadınlarla iki sohbet etmek için cebinde ne var ne yok verir buldu. Sonraları bu ayyaş Ahmet ile arası bozuldu diye duyduk. Bu sefer de tek başına neredeyse her akşam pavyona gider oldu. Len Ali etme vazgeç bu hayattan, gittiğin yol yol değil dedikçe daha da azıttı deyyus. Meğerse sonradan duyduk ki sözde gönlünü bir pavyon karısına kaptırmış. Her akşam aynı masaya oturur o kadını da başka hiçbir masaya oturtmaz masrafı neyse bütün gece öder, yedirir içirir dımdızlak gerisin geri köye dönermiş. Bir yıllık mahsulü bir ayda yer, dedelerinden kalma ufaklı büyüklü tarlaları ederinden daha az paraya satarmış. Şimdi bostan ektiğim o tarlayı da Ali’den almıştım zamanında bilirsin.” “Bilirim bilirim ya, hatırlamaz mısın? Dede yadigarı dediği av tüfeğini de sonradan getirip alacaksan şu kadar paraya vereyim Yusuf abi dememiş miydi bana da?” “Evet evet hatırlıyorum. Elinde avucunda ne varsa o pavyona yatırdı. Garsonlar etrafında fır dönüyormuş diyorlardı görenler. Ali Bey aşağı Ali Bey yukarı. Kadın da bulmuş böyle kekliği ısmarlattıkça ısmarlatmış içkileri, ısmarlattıkça ısmarlatmış... Sonra orda tanıştığı birkaç düzenbaz adamla zar oyunu oynamaya başlamış. Pavyonun üst katında, büyük sayıyı atan masadaki parayı topluyormuş. Başka bir zar oyununda kaybeden o gecenin hesabını ödüyormuş, böyle böyle Ali’yi yolmuşlar. Sonradan öğrendik ki kumar oynadığı adamlar da pavyonun adamlarıymış. Kadın içemeyeceği kadar içkiyi masaya söylüyor, Ali’yi sarhoş ettikten sonra yukarıda zar oyunu oynamasını öneriyormuş. Kaybettiği parayı alabileceğini söyleyip kandırıyormuş. Sonra aynı kadın bir süre sonra Ali’ye pavyondan kurtulmak istediğini ama patronunun belalı olduğunu, şu kadar parayı getirirsen seni ancak o zaman bırakırım dediğini söylemiş. Bizimki de geriye kalan tarlaları da elinden çıkarmış bir güzel kadının eline parayı saymış. Bir iki güne geleceğini düğün hazırlıklarına başlayacağını söyleyip gitmiş. Gidiş o gidiş bir daha kadını ne gören olmuş ne duyan... İtibarla karşılandığı pavyona ayak basamamış bir daha. Sonrasını biliyorsun zaten az çok. Ansızın köyden kayboldu. Köyün yaşlıları, muhtar, ahbapları çok konuşmayı denedik o zamanlar ama hiç birisi fayda etmedi. Dinletemedik... Köy kahvesinde adı kekliğe çıktı. Acıyanlar da oldu, beter olsun diyen de çok oldu. Bir insanı kaybetmek kolaydır Yusuf kazanmak zordur. Kazanamadık biz de. Düştüğü bataklıktan çıkaramadık Ali’yi. Şimdi madem döndü köylülerle konuşalım da sahiplenelim bu deli oğlanı, tekrardan o ayyaş Ahmet’e de içki bataklığına da düşmesin!” “Haklısın Ramazan hadi çayını bitir de varıp bir muhtarla konuşalım. Onun sözü daha çok geçer köylüye. Sahiplenelim.” “Gidelim Yusuf hadi kal bakalım…” 

 

 

 

İbrahim Korkmaz

İzmir - 2018

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...