ÜÇÜNCÜ ÇOĞUL’U BEKLEMEK
Kalbinin ara sokaklarında, tenha yollarında, üzerine uzun gölgeler düşen parke taşlarında yalpalayarak yürüyen şu harfler de neyin nesi? Eskilerden yenilerden birikerek gelen ya da yıkarak eskiyi ve şimdiyi sökün eden harfler. Yenile yenilene büyüyen ve küçülen, eşiklerden çerçevelerden aceleci baharlar gibi geçen şu harflere ne demeli? Ya ne demeli şu büyüleyen, şu acıtan, saran ve sarsan harflere. Ve harflerin, bir ak kâğıdın ak göğsü üstüne, irili ufaklı biçimlerle boylu boyunca serilişine?
Hem de eliften alfaya uzanan harflerin, yeni biçimlere bürünüşlerinden kalan şaşkınlık geçmemişken. Ve yine bu harflerin imgelerle, dizelerle, çağrışımlarla, terütaze gelişlerinin esrimesi sürerken. Suda balıklarla, gökte turnalarla gezen usta dizelerin bilinmez anlamları sezilmemişken daha. Hurufi şairlerin düşürdükleri tarihler zuhur etmemiş, ehli aşkların yüreklerinin tamtamları kırk arşından duyulmamış, gizli sırlar faş olmamışken daha. Tellerden, tezenelerden ve dillerden, bin yıllık sözler süzülmemişken. Bir destancının söze, bir hayalbazın gölgeleye, bir hattatın eğikli düzlü biçimlere dönüşümü sürüp giderken. Sümerli bir ozanın kil tabletlerde kırdığı şiirlerin tozu Fırat’ın göğüne daha dağılmamışken. Kitap sayfalarına salkım saçak dizilen sözcüklerin seyrüseferini izlemek. Dizelerin içinde kurutulacak gül yaprakları ummak.
Ah avuç içlerine dağılan beyazlık, alaca sabahlarda katmerlenen kızılca bulutlar, seher yelinin tenimizde bıraktığı tat. Yelihayat. Sandıklarda saklanan gelinlik beyazı, çekmecelerde eskiyen mektupların buruk sarısı.
Az sonra akşam rüzgârlarının, erkenci dağ menekşelerinin, haziranın, şarabın, ay ışığının ve aşkın bir yüze bürünüp, ciltlenip, taze mürekkepler sürünüp isim ve cisim alışına tanık olacaksın. Az sonra kalbini herkese açacaksın. Az sonra haberli ya da habersiz, zamanlı ya da zamansız, aynı ufka daldıklarınla yeni yollar kuracak, yolculuklara çıkacaksın. Az sonra uzak kasabaların akşam kederleriyle kederlenilecek, bileceksin.
Umulur ki bir ikindiüstü ya da göğünde kırlangıçların döndüğü bir kuşluk vakti, taze bahar dalları gibi sürgünler verilsin, allı morlu çiçekler yüklenilsin.
Sedat Delioğlu
Giresun - 2018
1979 yılında Tokat’ta doğdu. İnönü üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. Küskün, Göç çağı adlı öykü kitaplarının yanında üçüncü çoğul ad...
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...