derin uykuların terasındaki karavan

 

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

dumanaltı mutluluklar saçılıyor etrafına,

avludan kuş sesleri geliyor,

çocuk sesleri…

bir hayal yok oluyor plastik çöp kovasında

ve haykırıyor Talat Paşa: ‘‘atımı getirin!’’

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

anahtarlığındaki dört anahtar oyun oynuyor tabaktaki eriklerle.

anahtarların hepsi de ebe sanki, erikler kaçışıyor dört bir yana.

erikler, ahşap parkede geçmişini arıyor!

ama sen şiir sevmiyorsun!

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

ben bir konserve kutusunda ülke değiştiriyorum,

aklım kalıyor.

varlığım yokluğuna aşık oluyor,

aklım gidiyor.

sessiz harf düşmesi gibisin sen,

yoksun ama yerin belli.

ben ne zaman şiir okumaktan sıkılsam

tanıyıp da sevdiklerimizin açtığı yaralar kanıyor.

ben ne zaman şiir okumaya başlasam

ne kaybederiz diyorum, bu sefer tanımadan sevsek?

bu sefer tanımadan sevsek…

sadece bu sefer…

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

kitabın arasına saklanmış notun

yıllar sonra bulunup okunması gibi bir mutluluk sarıyor beni.

çocukluk fotoğrafındaki kediyi daha çok seviyorum sonra.

o an sit alanı ilan etmek istiyorum gamzelerini.

ilanen duyurmak istiyorum bütün kuşlara

ve kedileri gece bekçisi yapmak istiyorum sit alanlarına.

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

ben bir fotoğraf çekiniyorum can sıkıntımla,

telefonumum çekmediği her an

canım çekiyor…

bir soğuk şubat akşamında kar yağıyordu Kherson’a.

sen, mutluluktan adam yapıyordun beni karın ortasında.

mutluluktan adam nasıl yakışıyorsa karın ortasına

‘‘şiir ve sen’’ de bir cümlenin ortasına öyle yakışıyorsunuz.

her sabah kapına bir şiir bırakmak isterdim.

hiç kimse,

hiç görmediğim

kırmızı-beyaz bir masa örtüsünü

hiç bu kadar sevdirmemişti bana.

ve

hiç kimse,

hiç bir hayali

bu kadar güzel kılmamıştı benim için…

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

ben, işi gücü bırakıp sadece seni sevmek istiyorum.

ucuz bir tanrı aldım Mısır’dan.

artık tanrı benimle ve şimdi onu da seviyorum.

bazen dedikodunu yapıyoruz dar bir lumbuzun içinde.

bazen çok ağlıyoruz eski bir Türk filminin içinde.

çoğunlukla susuyoruz ama.

kelime tasarrufu yapınca

sanki ziyan olan hayatımı telafi ediyormuşum gibime geliyor.

sanki yaşıyormuşum gibime geliyor.

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

her birini özenle seçerek ve üstüste koyarak yaptığım

kelimelerden köprüme bayram bayrakları çekiliyor.

altından, isyan bayrakları çekilmiş gemiler geçiyor.

gemiler diyorum, bu dünyanın en saygı duyulası canlıları.

gemiler; tüm yalnızlıkların başkenti,

tüm özgürlüklerin ilk harfi…

mutluluğum, kavun kokulu gemimin şiirden elbisesi şimdi.

 

sen ne zaman

derin uykuların terasındaki karavanına çekilsen;

yokluğunun egemenliğini kabul ediyor varlığım

ve yeni bir şiirin ilk dizesi dökülüveriyor dudaklarımdan;

‘‘hiç bir yokluk bu kadar mutlu etmemişti varlığımı…’’

 

Burak Ketenci

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...