ben frida’yı sevdim.
frida, diego’yu…
diego ile aramdaki fark ise
sadece 90 sene idi!
ama
acılar güncel…
ölmeden önce
seyredilmesi gereken filmler,
okunması gereken kitaplar,
görülmesi gereken tablolar,
anlaşılması gereken sanatçılar,
ağlanması gereken acılar,
gidilmesi gereken yerler,
müzeler, şehirler, ülkeler, denizler...
alışveriş listesi,
davetli listesi,
seçmen listeleri,
fiyat listesi...
tuhaf...
hafta sonuna denk gelen
bayram tatilleri gibi çaresiz olanlar,
yenen kazıklara sessiz kalanlar,
utançları örtbas edenler,
gururları duvara asanlar,
özelini pazar tezgahında ucuza satanlar…
verilip de tutulmayan sözler,
sözleri yalanlayan gözler...
taksitler, taahütler,
ve daha neler neler...
tuhaf...
seba-i dü ile başlayan oyundan,
büyük rok yaptıran bunalımdan,
maçın son kornerinde
karşı kaleye koşan kaleci gibi
kaybedecek bir şeyi olmayan insandan,
güneş görmeden soframa gelen hayvandan,
her ay marifetmiş gibi açıklanan
zam şampiyonundan
bıkmadık!
tuhaf...
içinden araba çıkan dondurmalar,
kredi kartı reklamında kullanılan çocuklar,
%80 indirim yapan mağazalar,
taşıdığı cep telefonu kadar aklı olmayanlar,
2 dakikalık videoda hayatın anlamını bulanlar,
parayı bulunca önce kendini kaybedenler...
tuhaflar, tuhaf...
çocukluğumun mor ışıklı ve süslü minibüsleri
dönüşünce ruhsuz demir yığınlarına,
arabesk değil zamanımız çalınıyor artık yollarda.
kadıköy minibüsü mesela,
kadıköy'e gitmemek için her şeyi yapıyor.
tuhaf...
özgürlüğüne özenilen kuşun,
özgürlüğü kısıtlayan
dikenli tellere konması gibi
tuhaf oldu yaşamak…
kaldı ki
yaşadığımıza değiyor mu
bilmiyorum…
başkalarının filmlerinde hep figüranız.
hayallerimizin başrolündeki o güzel kadınlar
yok oluyorlar bir anda.
gece yarısı gelen
"size masrafsız kredi verelim" mesajıyla...
ama,
krediyi almadan bedel ödemeye başladık.
tuhaf yahu...
heves ölümü gerçekleşmiş birinin
cenaze namazında saf tutan katiller…
heba olan yıllar…
tatile gitmek için hazırlanmayan bavulların
acı dolu olması
ve
havuz problemini çözen çocuk ukalalığıyla
parayı verenin düdüğü çalması…
tuhaf…
daha sonra toparlarım diye
buruşturup attığım şiir parçalarının
intikamı olmalı bu tuhaflıklar,
diye düşünmüyor da değilim…
çok tuhaf
ki
düşünmemek aptallığa yol açıyor
aptallık, mutluluğa…
yünanistan’da başlayan,
acılardan geçen,
romanya’da süren
ve
italya’da biten
bir şiir bu…
şiirin içinde kaybolmuş harfler gibiyiz şimdi,
her sokak yabancı…
nerede duracağımızı,
nereden döneceğimizi bilemeden
yaşımız 40’ı geçti
tuhaf…
denizden dağa doğru akan nehir gibi…
annesi ölmeyenin
çocukluğunun bitmediği gibi…
babası yanında olanın
uzağında olan endişe gibi…
sanki yaşıyormuşuz gibi…
tuhaf…
sanki
yaşıyor-
muşuz
gibi…
burak ketenci
24 eylül 2017 / italya
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Yazı yazar, yazar değil; şiir yazar ama şair değildir. Şiir ve yazıları; derKi, Merdiven Altı, Lemur, Nett...
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...